🌤️ Rüyada Şeytanın Namaza Engel Olması
UbMzw30. Rüyada namaz kılarken birinin engel olması kendisine çok daha fazla yetki verileceğine, maddi olarak çok büyük zararlara uğrayacağına, doğru olduğu düşünülen ve sonrasında da doğru olduğu görülen bir karar verileceğine, işle ilgili büyük bir gelişme yaşanacağına, yapılan işlerde çok hayırlı ve kazanç getirecek çalışmalar yapılacağına, uzun zamandan beri tekrar eden zararların düzeltileceğine, iş konusunda sıkıntı çekileceğine, yakın bir kişinin kendisine duyulan güveni suistimal edeceğine, rakiplerin işine gelecek bir konuda bazı sırları açıklayacağına, hedeflerine ve ideallerine kavuşacağına, eline çok hayırlı fırsatlar geçeceğine bu sayede bolluk, bereket ve zenginliğe kavuşacağına, maddi anlamda güzel bir gelir elde edileceğine delalettir. Kalabalık ortamlardan kaçınmalısınız. Rüyada namaz kılarken birinin engel olması sorunlarından ve sıkıntılarından kurtulmak için çok büyük bir adım atacağına, kişinin ümidini kaybederek pes etme noktasına geleceğine, borçların kapanmamakla beraber her geçen gün artacağına yorulmaktadır. Rüyada namaz kılarken birinin önüne geçmesi hem huzuru, hem ağız tadını, hem neşeyi hem de keyfi tadacağına, bunun kendisine sadece gurur vermeyeceğine yorulmaktadır. Rüyada namaz kılarken birinin namazı bozması tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyeceğine ya da kolay ama doğru olmayan yollardan kesesini dolduracağına, hayırlı bir kişi ile mutlu olacağına ve rahata ereceğine alamet eder. Rüyada ölmüş birinin namaz kılarken görmek zararlı kişiler yüzünden büyük sıkıntılar çekileceğine, iş dünyasındaki prestijli durumun ortadan kalkacağına, kişinin kazancının düşmesiyle birlikte maddi gücünün de azalacağına delalet eder. Rüyada namaz kılarken önüne birinin geçmesi kişinin istediği şeylerin biraz zorluklarla olacağına, işlerinin problemsiz şekilde ilerleyeceğine ve rüya sahibinin aksiliklere ve engellere takılmayacağına yorulur. Rüyada namaz kılarken birinin sırtına çıkması üzüntülerin sevince dönüşeceğine ve hastalıkların son bulacağına, yaşanan sıkıntıların ortadan kaldırılması için borç alınacağına ancak bu borçların bir türlü ödenemeyeceğine işarettir. Rüyada namaz kılarken sırtına birinin binmesi kadrini ve kıymetini bilecek bir kimse ile karşılaşacağına, uzun zamandan beri içinde bulunduğu parasal krizden alacağı destek sayesinde çok kısa bir zaman içinde kurtulacağına rivayet eder. Rüyada birinin namaz kılarken konuştuğunu görmek ya da böyle kişilerin olduğu bir ortamda çalışma mecburiyetinde kalacağına, yakın bir arkadaşla çok büyük bir çalışmaya girip iş hayatında çok sıkıntılı ve zor zamanlar yaşanacağına alamet eder. Paylaşılan Rüya Güzel Çıkar Bu web sitesi, size en iyi deneyimi sunabilmek için çerezler kullanır. Daha fazla bilgi için Gizlilik Politikası
Halvetiyiz biz erenler Nişansızlık nişanımız Soyumuz İbrâhim soyu Muhammed pirimiz bizim Ey aşıklar ey garipler Bu diyar hangi diyar Kerbeladir gam yüklüdür Kan gölüdür bu diyar Cemal yolu bulunur Allahı zikretmekle Resulullah bilinir Daim tevhit etmekle Aşık olan söz eylemez Aslına yalan söylemez Söz veripte geri dönmez Muhammede bak ibret al Söyledin özünde ara kendini Özünde gizlidir senin Muhammed Sözünde anlattın bize tevhidi Özünde gizlidir senin Muhammed Açılınca güller dalda Bülbüller ötüyor onda Hasan Hüseyinim gonca Kokulmuyor Muhammedsiz Cemalini seyredince Resulullah kim bilince Ehlibeyit söylenince Yanıyorum cemaline Güzel aşık cevrimizi Çekemezsin demedim mi Bu bir rıza lokmasıdır Yiyemezsin demedim mi Gel aşıklar gel arifler Gel Muhammedi bulalım Ey dost yolunda sadıklar Gel Muhammedi bulalım Previous Next Rüyada namaza gitmek sevdiği bir arkadaşla büyük bir iş ortaklığı kuracağına, karının tok, kendisini kötü hissettiren duygu, arkadaş ve dostlarının her zaman yanında olacağına, günlerinin rahatlık, dualarının ve dileklerinin kabul olacağına, kişinin mesleki başarısını artırmak için var olan yeteneklerini ortaya koyabileceği fırsatları çok iyi değerlendireceğine ve tüm engellerin aşılacağına, tabir edilir. Ayrıca rüyada namaza gitmek kazanç ve şifa kapılarına ulaşacağına, hayırlı insanlarla ahbaplık kurulacağına, büyük sıkıntılar ile karşılaşacağına, zarar edilen konularda yapılacak hamleler sayesinde kara geçileceğine, yapılan hataların kısa zamanda ve herhangi bir zarara uğramadan telafi edileceğine, zorluklarını aşmak için insanlardan destek göreceğine, yorumlanır. aile açısından çok büyük ilerlemeler kaydedileceğine ve sevilen kişi ile girilecek bir yolda mutluluktan havalara uçulacağına tabir edilir. sevdiği insana kavuşacağına delalet eder. ailesinin de büyük olacağına alamet eder. kişinin eski aşkına geri döneceğine alamet ederken yorulur. Dini olarak Rüyada namaza gitmek tabiri Dini olarak rüyada namaza gitmek sorunların bir bir çözüme kavuşacağına, kendisini günahkâr kılacak yollara sapmayacağına, eski görmemin parmakları altın yüzük doluydu, manevi olarak hayırlı bir noktaya gelineceğine, yaşadığı kötü günlerin ve olayların etkisini unutma imkânı yakalayacağına ve hayatının artık istediği şekilde ilerleyeceğine, kazancının daha da artacağına, kafasına göre birini bulacağına, yüz güldürecek sonuçlar elde edeceğine ve her başarılı girişimi sayesinde hayatını daha yaşanılır kılacağına, tüm hayatının durma noktasına geleceğine, kişinin esenlik bulacağına, delalet eder. Psikolojik olarak Rüyada namaza gitmek yorumu Psikolojik olarak rüyada namaza gitmek imkânlarının azalacağına, aşırı yağıştan ya da doludan ötürü tarlasının zarar göreceğine, kıskançlık yapan bir kişi ile tartışılacağına, çok huzurlu ve mutlu olunacak bir döneme girileceğine, dünya mallarına karşı hırslanacağına bu yüzden de inancından ödün vererek yanlışlara düşeceğine, her güzelliği yaşama fırsatına nail olacağına ve allah’ın lütuflarına ereceğine, aile hayatında çok mutlu ve güzel şeyler ile karşılaşacağına, bu ortaklık sayesinde yüklü miktarda kazanç elde edileceğine, işaret KONULARDA RÜYA TABİRLERİ ESERLERİMİZ SON EKLENENLER GÜNÜN AYETİ Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.BAKARA- 153 ÖZLÜ SÖZLER Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir. Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun? Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır. Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. Hz. Ali Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur. Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir. En güzel keramet gönlü masivadan arındırmaktır. Alem-i Berzah insanın kendisidir. Zahir ve batının karşılığı aşk-ı sübhandır. Mutaşabih ayetler ledünidir. Ölüm ve cehennem korkusu Hak'ka dost olmayanlar içindir. Şartlanmalardan ve önyargılardan arınmadan kimse masum olamaz. Uzlaşmak için bahane arayan düşman zıtlaşmak için bahane arayan dosttan daha iyidir. Baki hakikatler fani merkezli inşa edilemez. Her zorluğun çözümü sevgidir. Allah var gayrı yok sevgi var dert yok. Allah de ötesini bırak. Sorunları erteleyen ve örten değil çözüm üretip sorunları çözen olmalıyız. Kişinin irfanı kemalatı nispetinde şeytanı da nefsinin şiddetinde olur. Kötü huylardan kurtulmanın en keskin yolu ilahi aşka yanmaktır. Mücevherden sarraf olan anlar, başkası bilemez. Ne fark eder kör için elmas da bir, cam da bir. Eğer sana bakan kör ise sakın sen kendini cam sanma.Mevlana Kendini oldum ve doğru zannedenler kendileri gibi düşünmeyenlerden rahatsız olurlar. Eflatun'a dediler ki "Ne kadar çok çalışıyorsun". O da dedi ki "hayır ben sevdiğim işi yapıyorum" Allah kuluna sevdirdiği her işi kuluna kolaylaştırır. Kurtuluş hidayete tabi olanlar içindir. Selam olsun hidayete tabi olanlara. Tevhid-i Ef-al meratibi ihvanın kendi gerçeğine seyir haritasıdır. Kişi ilk önce kendisinin arifi olacak ki Rabbinin arifi olabilsin. İnanmak başka şey, teslim ve tabii olmak başka şeydir. Kalıcı dostluklar edinin. İhvan gibi yaşa, gerisine karışma. Mutlu insan başkalarının mutluluğu için yaşayandır. İslam dini istişare esaslıdır. Allah için affet, Allah için paylaş. İhvanlığını işine göre değil, işini ihvanlığına göre ayarlayacaksın. Kul, iradesini Allah’a teslim edendir. Hakk'ı hatırladığımız unuttuğumuzdan fazla olsun. "Olacağım" diyene engel yok, "olmayacağım" diyene bahane çok. Ben merkezli değil, biz merkezli olun. Dervişçe yaşamak, tevhitçe yaşamaktır. Yaptığınızı azimle yapın, hırs ile yapmayın. Kullukta devamlılık esastır. Önce emin insan olmalıyız. Derviş, halinden belli olmalıdır. Beşeriyet kemalâtın hammaddesidir. Mükemmeliyet istikamette daim olmaktır. İnsanın cismi arza, ruhaniyeti semaya mensuptur. Yaradılış farziyetimiz hakkı bilmektir. Hakk'ı tanımanın ön şartı Resulûllah’ı tanımaktır. İnsanın sırrında Allah’ın sonsuzluğu vardır. Kulluğa bahane yok değer üreteceksiniz. Şikayet, Mevla’ya hürmetsizliktir. Kulluk adına yapmadıklarımıza hiçbir bahane geçerli olmayacak. Bu âleme kavga için gelmedik. Telkin öncelikle bizim nefsimize olmalıdır. İnsan, Allah’ın sırrı Allah da insanın sırrıdır. Varlığımızın sebebi zuhuru, Cenab-ı Resulûllah’tır. Kullukta teslimiyet “Rağmen” olmalıdır. Kazası olmayan tek şey hayatımızdır. Sevgi dışındaki bütün hallerde zorluk vardır. Nefsinde mevsimi hazan olanın, gönül mevsimi bahar, Ahireti bayram olur. Hayat yaşamak, yaşamaksa sevmektir. En güzel keramet istikamet üzere olmaktır. Kişinin Rabbini tanıması için kendini tanıması lazım. Hakk’ı ancak Mirat-ı Muhammet’ten görebiliriz. İnsanı Hakk’ta sonsuzlaştıran ve yaşatan, sevgidir. Sevgi bütün yaratılanların varoluş mayasıdır. Sevgisiz olan her mekân ve mahâl mundardır. Sevgi Allah için yanmak ve olmaktır. Allah’ın ve Resulullah’ın sevgisi ile yanmayan gönül hamdır, ahlâttır. Hakikat ehlinin sermayesi aşk-ı sübhandır. Talepte kararlılık, kararlılıkta da sabır esastır. Sabır, sadrın genişliği kadardır. Sadır genişliği ise; kabulümüz, sevgimiz kadardır. Kamil insan demek;Bütün duygularda,düşüncede ruhta olgunlaşmış insan demektir., Dervişân, Mürşidinin eşiğinde sadık olduğu sürece, farkında olsa da olmasa da tekamül halindedir. Kim ki Allah’ı ciddiye almaz ise; Allah o kimseyi ciddiye almaz. Hakkı görmeyen gözler amadır. Gayret olmadan kişinin ulaşacağı hiçbir âliyet olamaz. Kendi gerçeğimize yol bulmak için arz üzerinde var olan bütün mevcudiyetten istifade edeceğiz. Bu fırsat âleminin bir tekrarı daha yoktur. Hiçbir oluşum kendi halinde, kendi başına müstakil değildir. İhvan isek bir iddianın sahibiyiz demektir. İhvanın kemâlâtı, olgunluğu, karşılaşmış olduğu olumsuz tecellilere verdiği tepkilerle ölçülür. Kişi muhatabı ve müdahili olmadığı hiçbir meselenin şahidi olamaz. Herkes kazanımlarını kayıplarını tespit etsin ki şuurlu bir hayat yaşayabilsin. Birebir uyarılar insanı daha çok uyandırır. Bütün canlılara dostça yakın olmalıyız. Tekâmül için her anı yeniden yaşamak , her anın yeniden talibi olmak zorundayız. Gayret etmeyen kişiden Kâmil insan olmaz. Ehl-i talip bu Kâinatın özelidir, özetidir. Kul, hizmeti kadardır. Kul, sevgisi kadardır, Kul hoş görebildiği kadardır. Kul feragat edebildiği kadardır. Kul paylaşabildiği kadardır. Ehl-i ihvan’ın sevgisi Rabbi’nin sevgisi, meşguliyeti Rabbi’nin meşguliyeti olmalıdır. Her an Rabbi ile meşgul olanın, muhatabı Rabbi olur. Güzel bakmalı, güzel konuşmalı, güzel dinlemeliyiz. Hayırları geciktirdiğimiz zaman şerre dönüşür. Şerleri geciktirdiğimiz zaman hayra dönüşür. İhvanın irşad olmasının ön şartı teslimiyattır. İlmen yâkinlik; bilmek ve kabul etmektir. İhvan telkin edileni yaşadıktan sonra Hakkel yâkina ulaşır. Kul, Rabbini ne kadar ciddiye alırsa, Rabbi’de onu o kadar ciddiye alır. Rahman’ın sevgilisi olmak gönlü cenab-ı Resulullah’a yönetmek ve tabi olmakla orantılıdır. İhvan, kendi özünde kâmil duruşa ulaşırsa, onda bir değil de nice esmanın açılımı, nice sıfatın inkişaf ve izhariyeti yaşanacaktır. Dünkü gibi konuşan, dünkü gibi anlayan, dünkü gibi yaşayanın anı ve akibeti hüsrandır. Ehli gönül olan, ,Resulullah’a ve Ehli Beyt’egönül veren Ehl-i İhvan’ın seyr-i sülüğü nefis merkezli akıl ile değil gönül merkezli akıl iledir. İhvan, hayırda ve şerde damlayı derya mesafesinde görecek kadar Rabbini önemseyen olmalıdır. Hakka vuslat, ancak aşk- sübhân ile olur. Aşığın, sevgisinin sancısıyla uykularının kaçması lazım ki, orada aşktan söz edilebilsin. Hayatla zıtlaşan değil hayatla uzlaşan olmalıyız. Eğer kişi yarışacaksa hayırda yarışsın selâmda, yarışsın, paylaşmada hoş görüde affetmede yarışsın. Kişi tercihinin neticesini yaşar. İnsan, sevebildiği kadar, değer üretebildiği kadar insandır. İhvan, arif olmalı ve gönlünü bütün olumsuzluklardan arındırmalıdır. Herkes yaptıklarının neticesini yaşayacak. Biz kulluğumuzu her gün yeniden yenilemeliyiz. Üstünlük ancak takva ile sevgi iledir. Allah hiçbir zaman abes ile iştigal etmez. Her işte bizim için hikmet ve hayır vardır. Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır. Herkesin şeytanı, Cebrail’i, Mikail’i, İsrafil’i ve Azrail’i kendisiyle beraberdir. Ehl-i ihvan demek arif olan, Hakk'a eren demektir. Sevginin tezahürü ibadettir. Eğer inanıyor, iman ediyor, seviyorsanız, yap denileni yapacak ve aksatmayacaksınız. Sevenin ne gecesi ne gündüzü ne yorgunluğu ne bahanesi ne de mazereti olur. Karşılaştığımız zorlukların tamamı tekâmül için ikrarımızı ispat içindir. Bu âlem teşbih, tespit, tenzih, takdis ve şahadet âlemidir. İnsanın Hak katında kadri, kıymeti sevgisi kadardır. İnsan, yaşadığı zorluklar aşabildiği engeller kadar insandır. Hiç zorluk, acı çekmeden, uğraş ve çaba sarf etmeden kimsenin başarıya ulaştığı görülmemiştir. Hepimiz Allah’ın Resulûllah’ın ve Ehlibeyt’in aşkından muhabbetinden istifade edip Hakk’ta bakileşebilecek yetilere sahibiz. İnsan, asliyeti kendisine unutturulmuş varlıktır. Müsemmâ ehli olan için, isimler değişşe de asliyet değişmez. Hiçbir güzelliği kendimize mal etmeden, bütün güzellikleri Rabbimizden bilmeliyiz. Herkesin imtihanı iddiası kadar olur. Yani iddiası büyük olanın, imtihanı da büyük olur. Kâinat, insan için, insana hizmet için halk edilmiştir. Hayatın tamamı, kulluğun ve dostluğun talimidir. Kişi bilgisinde değil yaşantısında kâmil insan olur. Bizim yaşadıklarımız; tercihlerimizin, taleplerimizin ve dualarımızın neticesidir. Mezheplerin farklı olması, dünya iklimlerinin, ırkların ve kültürlerin farklı olmasındandır. İrfan mekteplerinin temelde aynı, detaylarda farklı farklı olması insanların, meşreplerinin farklı farklı olmasındandır. Kimi takva ile kimi zikrullah ile, kimi hizmet ile, kimi de ibadet ile Hak rızasına ulaşmak ve kâmil insan olmak arzusundadır. Din adına zıtlaşmalar, taraflaşmalar ve tefrikalar çıkarmak Rahman’ın ve Kuran’ın reddettiği duruşlardır. Elin eksiğiyle uğraşan, kendi eksiğini hiçbir zaman göremez. Biz bu âleme eksik tespit zabıtalığına gönderilmedik. Âşık; mâşûkunu hususiyetle geceleyin, en çok yalnızlık halindeyken düşünür. Geceleri ve seher vakti çok özeldir. Dostluğun ilk şartı sevmektir. Fakat çıkarsız beklentisiz sevmektir. Dost olmak, dostun her türlü yüküne katlanmaktır. Bizim için yaşamak bir gündür, o da bugündür. Kulluk adına yapmamız gereken ne varsa sabırla ve ihlâsla yapmalıyız. Hak katında gıdalanmanın birinci esası, âdab-ı Muhammediye ve hakıkati Mahmudiye ile kıyam durmaktır. Biz eyvallah tacını, sensin’ tacını başımızdan, hiçlik hırkasını da eğnimizden hiçbir zaman çıkartmayacağız. Bir damlanın hiçliğe ulaşması, onun deryaya düşmesiyle olur. Bize ulaşan her tecellinin, Mevlâ'dan olduğunun bilincinde olalım ve rıza gösterelim. Sakın tecellilerden kahreden, kederlenen olmayalım. Tecellilerden şikayetçi olmak, kulun Rabbine olan saygısızlığıdır. İhvan, hangi tecelli içinde olursa olsun, mutlaka güzel düşünmeli ve güzel değerlendirmelidir. Edep ve âdap dışında nefes almayalım. Biz, Cenâb-ı Resûlullah’ın vitrini olmalıyız. Bütün nimetler ve âliyetler, gayret ve hizmet iledir. Biz hangi hali yaşıyorsak bizim için hayırdır ve hikmetlidir. Hikmete tabi olanlar hikmet ehli olurlar. "Senin için Ya Rabbi" zevkiyle hayatı yaşayalım. Huzur, ancak tevhid ile aşk ile sevgi ile Allah’a ve Resûlun’e yönelmek iledir. Güzel ahlâk ve sevgi insanlığın omurgasıdır. Her gününü son gün, her namazını son namaz, her muhabbetini son muhabbet gibi kabul eden kişinin yaşantısı Ehl-i ihvanca olur. Büyük laf etmemeye sahibi olalım. Ehl-i Beyt olmak, hem nesebi hem de mezhebidir. Ehl-i Beyt, Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş halidir. Yaptığımız her şey kulluğumuzu ispat edercesine olmalıdır. Halkı memnun etmek için Hakk'ı incitmeyelim. Kemalat, hissedilen ilk nefesten son nefese kadar sadece Allah ve Resûl’u için say ve gayret etmektir. Tevhid-i Ef-al hakikatin zübdesi, tevhidin nüvesidir. Kullukta edebi olmayanın Hak’ta izzet bulması mümkün olamaz. Hikmetleri seyretmenin tek şartı, tecellilere karşı sabırlı olmaktır. Kişi yaşamış olduğu imtihanları aşabildiği kadar tekâmül etmiş olur. Aslında bize zor gelen tecelliler, bizim için ikramdır. Kulluğun esasında yap denileni yapıp sonucuna da razı olmak vardır. Bütün kâinat, kişinin kendi hakikatine misaldir. Öncelediğimiz Allah ve Resûl’u olmalı. Ertelediğimiz ise nefsimizin arzu ve istekleri olmalıdır.. Dervişi tekâmül ettirecek olan iştiyakı, kendine olan telkini, ve gayretindeki kararlılığıdır. Her günü yaşamak, her günü diğer günden farklı bir alana taşımak için biz bugünün talebesiyiz. Hatasını kabul edip hatasından dönen kul hayırlı kuldur. Hedefi olmayanın istikameti de olmaz. İhvan ne dünle ne de yarınla zaman kaybedecek sadece anını ve gününü değerlendirecek. İhvanlık, halde örnek olmaktır. Aile yaşantımızla, tecellilere olan tepkilerimizle, kişilerle olan ünsiyetimizle, her halimizle hele hele de ibadete olan düşkünlüğümüzle fark edilmeliyiz. Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, Hak katında şerefli olamaz. İbadet etmenin hoşnutluğunu yaşarken bu hoşnutluğu, ibadet etmeyenlere karşı bir üstünlük saymadan fail Allah'tır zevkiyle yaşamalıyız. Kıyas, şeytani sıfatlardandır. Karşımızda gördüğümüz eksikliği önce kendimizde tetkik etmeliyiz. Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrine mürşitsiz yol bulamaz. Baki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak Hak’ta ölüp Hak’ta dirilmektir. Hayata ders veren değil de hayattan ders alan talip olmalıyız. Anlayan ve öğrenen olmalıyız. Anladığını genişleten, hayatına uyarlayan olmalıyız. Tasavvuf önce şeriat-ı Muhammediye ile hakikat-ı Mahmûdiye ile hikmetler talim edilir. Bir meselenin görevlisi olmak ayrı şeydir, gönüllüsü olmak ayrı şeydir. Ehl-i ihvanla konuşularak halledilmeyecek hiçbir mesele olmamalıdır. Hak dostları bir araya geldikleri zaman bakışmaları bile muhabbettir. İhvanlığın dört ana esası vardır; ihlas, şecaat, cesaret ve cömertliktir. Hayatın tamamında, her adımda, her bir nefeste; bir tuzak, bir imtihan vardır. Gönül, Rahman ile coşarsa; kişi karşılaştığı her türlü tecelliye sabır ve tefekkür ile mukavemet gösterir. İhvan, ne Dünya ne de ahiret beklentisi olmaksızın kulluğunu fi-sebilillah yaşamalıdır. Kur’ân'ı öğrenmeye, okumaya, okutmaya, anlamaya ve yaşamaya çalışalım. İslam, yap denileni yapmak; yapma denilenden uzak durmaktır. Kulluğunu yarına erteleyenin Allah sevgisi yeterli değildir. Tekâmül etmek için sürekli gayret halinde olmalıyız. İnsana olan sevgisizlik Allah’a olan sevgisizliktir. Allah’a vuslat ancak Aşk-ı sübhan ile olur. Hak’ta bâki olabilmek için kayıtsız şartsız teslim olmalıyız. Dilimizde zikrullah ile gönlümüzde her daim muhabbetullah ile inşa olmaya çalışmalıyız. Şeriatın ihlâl olduğu yerde hakikat olmaz. Her türlü tecelliden istifade edecek kadar arif,hiçbir zorluktan yılmayacak kadar da dirayetli olalım. Arif olan baktığı her zerreden, karşılaştığı her tecelliden kendisine istikamet arar. Ehl-i ihvan hatasında ve günahında ısrar etmeyen ve tövbesinde aceleci davranandır. Âşık maşukundan gelen cefalardan haz duymazsa gerçek aşık olamaz. Kendisindeki gayrilikten arınan insan için dışarıda ve içeride gayri olan hiçbir şey kalmaz. Kişinin samimiyeti, sadakati ve sevgisi ona istikamet verir. Bizden istenilen öncelikle safiyet, samimiyet ve sadakattir. Ehl-i ihvan öyle bir kristalize olacak, safiyet kazanacak, kendi benliğinden öyle bir sıyrılıp latifleşecek, şeffaflaşacak, kendine ait bir renk zan düşünce ve duygu kalmayacak ki Allah’ın boyasıyla boyansın yani Resûlullah’ın haliyle hallenmiş olsun. Gayret, kulluğun esasıdır. Biz bildiklerimizle amel edelim. Bilmediklerimiz, bize bildirilecektir. Her Ehl-i ihvan bulunduğu cemiyette fark edilmelidir. Bizim sabrımıza, bize kötülük yapanların şahitlik etmesi lazım. Asli maksadımız, nefsimizi ve Rabbimizi tanımaktır. Gayret etmeyen kişiden kâmil insan olmaz. İhvan, kendi hakikatine seyri sülük ederken hem dünyasını hem de ukbâsını saadete erdirmiş olur. Muhabbetimiz Resûlullah’ın ve Ehl-i Beyt’in muhabbeti, davamız Hak davası olsun. Eğer insan Rahman’ın aynası olacaksa yansıtıcılığının çok net,arı ve duru olması lazımdır. Eğer bir olumsuzlukla, zorlukla karşılaşıyorsak, bu bizim olumsuzluluğumuzdandır. Arz ve semada her ne olursa insan ile ilişkilidir. Sözümüzün ilk müşterisi kendi kulağımız olmalıdır. İslâm şahitlik ile başlar, şuhut ile yaşanır. Ve yine şahitlik ile kemal bulur. Hangi başarı vardır ki uğraşsız gayretsiz ve gönülsüz zuhura gelsin. Aşığın ölümü Hakk’ta vuslat, sonsuzluğa uyanmak ve sonsuzluğu yaşamak olur. Artık etrafımızla ve kendimizle olan kavgamızı bitirip, sevgiyle nefes almanın gayretinde olmalıyız. Kişinin kararlılığı tecellilere gösterdiği mukavemeti kadardır. Aşık hep maşukundan söz etsinler, hep ondan konuşsunlar ister; zaten gayrı şeyler aşığı rahatsız eder. Kişi mutmain olmadıkça kulluğunda, dostluğunda hep hüsrandadır. Cemal aşıkları için gayri olan her şey haramdır. Zikrin esası namazdır, muhabbetullahdır. İhvan, hayatın tamamında Rahman’ın iradesi altında yaşamaya dikkat ve özen göstermelidir. Her şeye rağmen seveceğiz Her şeye rağmen hizmette gayretli olacağız Kulluk, içinde Rabbi'nden başkasını bulundurmayan, gayrilerden boşalmış hiçlik makamıdır. Hayatın ve kulluğun emanetçisi olduğumuzu, bu emaneti taşımamız ve ehline teslim etmemiz gerektiğini hatırdan çıkartmamalıyız. Hayatı hep Hakkça yaşamanın gayretinde olmalıyız. Hayat, bizi kullukta belirli bir kıvama taşımak içindir. Kendine gafil olan, Allah’a arif olamaz. Her varlık Hakk'tandır ve Hak ile kaimdir. Bütün masivalardan arınmak, “ölmezden önce ölmek” Hak’ta ebed olmak; olağanüstü bir azim ve gayret ister. Kişinin kararlılığı, cesareti, azmi ve sevgisi bir arada tekmil olursa; kişinin önünde aşamayacağı engel ve mâni olmaz. Talibin âli ve en yüce değerlere ulaşabilmesi, Allah ve Resûlu’ne olan muhabbeti, sevgisi ile orantılıdır. Hedefimiz ve gayemiz, bugün tevhid noktasında Allah’ı Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’i dünden daha farklı idrak etmek ve yaşamaktır. Tevhid adına bize yapılan teklifatın tamamını yaşamak, bizi kendimize döndürmek ve kendi hakikatimizle tanıştırmak içindir. Tevhid meratiplerindeki yaşam talimlerinin tamamı, bizi kendi ruh derinliğimizdeki iç potansiyelimizden istifade ettirmek adınadır. İhvanın bilip, yapmak isteyip de yapamamasının sebebi kendisinde yetersiz olan kararlılığı, gayreti ve talebidir. Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, mükerrem ve münevver olamaz. Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrinde mürşitsiz yol kat edemez. Kulluk adına yaşanılacak ne kadar âli değerler varsa, bunların tamamı ancak mürşid-i kâmilin nezaretinde ve refakatinde yaşanılabilir. Bâki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak, Hakk’ta ölüp Hakk’ta dirilmektir. Yaşadığımız ne tür olumsuzluk olursa olsun, bizim hedefimize olan iştiyâkımızı arttırmalıdır. Her türlü olumluluk ve olumsuzluktan istifade eden olalım. Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır. İhvan, kendisini yargılayan, kendisini öz eleştiriye açık tutan ve kendini kemâle taşıyan olmalıdır. İhvan, ancak telkin edilen hikmetli sözleri, hadisleri ve ayetleri yaşantısına uyarlayarak gayretinde istikamet bulabilir. Kim hidayeti dilerse hidayete ulaşacak; kim hidayete ulaşmak istemezse Rahmân da ona hidayet etmeyecek. İnancı olmayanın istikameti olmaz. İnsan-ı asli Allah’ın aynasıdır. Nurun olduğu yerde zulüm, dinin olduğu yerde kin, sevginin olduğu yerde nefret olmaz. Ehl-i ihvan demek arif olan gerçeklere eren demektir. Herkes tercihinden yönelişinden meyil ve rızasından sorumludur. Nimete ulaşmak için mutlaka hizmete talip olmalıyız. İhvan düşünmekle, keşfetmekle ve gayret ile kemâlat bulur. “Rabbim” diyen için zaten zorluk yoktur. Hedefi olmayanın istikameti de olmaz. İslam, aslen teslim olmak ve selamet bulmaktır. NAMAZ VAKİTLERİ
Rüyada namaz kılmak farklı yorumlarla anlatılır. Camide ya da evde kılmak, kılan kişinin erkek ya da kadın olması gibi daha farklı birçok duruma göre anlamı da değişmektedir. Rüyada namaz kılmak ne demek? Sorgulaması arama motorları üzerinden sıkça yapılıyor. Sizler için hangi şekilde görünen rüyanın hangi anlamları olduğunu haberimizin içeriğinde derledik. İşte rüyada namaz kılmanın yorumu... RÜYADA NAMAZ KILMAK Rüyada namaz kıldığını görmek, çok önemli bir hayrın habercisidir. İnsanın doğru yolda olmak istediğini, doğru yoldan asla ayrılmak istemediğini tabir eder. Rüyada namaz kılmanın faziletleri oldukça fazladır. Ev içerisinde huzurun artacağına işaret eder. Bereket ve bolluk içerisinde olunacağını gösterir. Allah'ın hayırlı kıldığı işlerden nasip alınacağına delalet eder. Haramdan uzak durulacağını gösterir. NAMAZ KILDIKTAN SONRA SELAM VERMEK Bir rüyada namaz kıldıktan sonra selam verdiğini görmek en sık rastlanılan rüya olayıdır. Bu rüya ise; yoluna devam etmek, uygun dini gelenekleri takip etmek, işini bitirmek, işinden istifa etmek, önemli bir randevu almak, işten işten çıkmak, seyahat etmek veya kar etmek anlamına gelir. . Bir kişi rüyada namaz kıldıktan önce sola selam verdiğini görürse, bu yenilik anlamına gelir veya rüya sahibinin kötülük yolunu izleyeceği anlamına gelir. Rüyada başka birisi için namaz kılmanın psikolojik yorumu Birisi için namaz kılmak, aşağılanacağınız anlamına gelebilir. Muhtemelen sizinle tanışmak için iyi bir ilişkinizin olduğu bir kişiyi bekleyeceksiniz, ancak yanıldığınızı fark ettiğinizde mutsuz olacaksınız. RÜYADA CAMİDE NAMAZ KILMAK Camide namaz kıldığını görmenin manası çok derin anlatılmıştır. İslam alimleri hayırlı olan namazın camide kılınmasının, rüya sahibi için iyi şeylere delil olduğunu belirtiler. Allah'ın rüya sahibinden memnun olduğunu gösterir. Ancak rüya sahibinin görevlerinin bilincinde olması gerekir. Çünkü rüyasında namaz kıldığını gören kimselerle şeytan çok uğraşır. Cami içinde namaz kılmanın fazileti, ihsan, ilim ve bilgi edinmek üzerinedir. Bunun görenin ilim insanı olabileceği üzerine yorumlar getirilmiştir. RÜYADA EVDE NAMAZ KILMAK Rüyada kendi evinde namaz kıldığını gören kimsenin, hayır işlerinde öncülük edeceğine tabir olunur. İslam alimlerine göre namaz rüyada hangi evde kılınırsa, orası bereketlenir, huzur dolu olur. Cemaatle birlikte evde namaz kılmak, hayır üzerine yorulabilir. Rüya sahibinin evinin içerisinde rehber olabileceği üzerine durulur. Evindeki kimselere de namaz kılmanın faziletlerinden bahsetmesi gerektiğini ifade eder. RÜYADA NAMAZ KILAN BİRİNİ GÖRMEK Rüyada namaz kılmak gibi birinin namaz kıldığını görmek de olumlu yorumlanmıştır. Bu rüya; büyük mutluluk, sevinç, huzur ve heyecan yaşamaya rivayet edilir ve rüya sahibinin hayatı boyunca çok şanslı olacağına işaret eder. Hayırlara, iyiliklere ve güzelliklere delalet eder. Rüyayı gören kişinin şükretmeyi unutmadan yaşayacağı kadar hayırlı bir hayatı olacağı, altından kalmayacağı hiçbir derde düşmeyeceği, büyük borçların altına girmeyeceği ve kurtulamayacağı kadar kötü hastalıklara tutulmayacağı ile tabir edilir. Rüyada birinin namaz kıldığını görmek, eğer gören kişi tanıdık birisi ise ondan göreceğiniz hayra veya o kimsenin güzel ve bereketli bir ömür sürmesine delalettir. Rüyada namaz kılan kişi, dünya ve ahiret hayatında birçok güzelliğe kavuşur. Maddi manevi bütün istekleri gerçekleşir ve dilekleri en kısa zamanda gerçek olur. RÜYADA ÖĞLE NAMAZI KILMAK Rüyasında öğle namazı kıldığını ve onu bitirdiğini gören kimse maksadına nail olur. Dünyevi ve uhrevi islerinde kendine yardım edilir. Çünkü rüyada namazı tamamlamak arzu ettiği şeyin tahakkukuna işaret sayılmıştır. Bu rüyayı gören borcundan dolayı hapis ise, başkası onun borcunu öder. O da hapislikten kurtulur. Bir kimse bulutsuz berrak bir havada öğle namazını kıldığını gören kimse, kendisini de sevinçli hissederse, yapacağı işlerde kendisine yardım edilir. Fakat bulutlu havada öğle namazını kıldığını gören kimse, üzüntülü bir iş yapar. Rüyada dört rekâtlı farz namazını iki rekât kılan kadın, o gün haiz olur. Rüyada ögle ezaninin okundugunu ve namazi kaçirmamak için acele ile abdest aldiginizi görmek, bu rüyanin aksine olarak ibadetini ihmal ettiginize yorumlanir. Bir cami veya mescitte ögle namazi kilanlari görmeniz, hareketlerinizde halkin adetlerinde daha ayri bazi davranislarda bulundugunuza ve bundan dolayi herkesin dikkatini üzerinize çektiginize yorumlanir. RÜYADA BAŞKASININ NAMAZ KILMASI Rüyada başkasının namaz kıldığının görülmesi, beşeri arzularına yenik düşüldüğüne delalet eder. Kişinin kendi nefsine söz geçiremediğine, huzur aradığına işaret eder. Başkasının namaza durduğunu görmek, iyi bir yola girilmek istendiği şeklinde yorumlanır. İslam alimleri, bu rüyadan nasip olan kimsenin, hemen temizlenmesi ve namazına başlaması gerektiğini ifade ederler. RÜYADA NAMAZ KILAN KADIN GÖRMEK Rüyada namaz kılan bir kadını görmek, sakin, vakur ve dindar bir kadının kader olunacağına delildir. Kişinin çok ağır başlı, temiz, namuslu kadınla tanışacağını ifade eder. Rüyada namaz kılan bir erkek görmek, hayallerin sonunda istenilen noktaya erişeceğine işaret eder. Bu hayallerin hayırlı olduğunu, kişinin helal yoldan kazanç elde edeceğinin işaretidir. FARZ NAMAZI KILMAK Büyük memuriyete, reisliğe, emaneti yerine getirmeye, Allah'ın farz kıldığı şeyleri yerine getirmeye, korku ve endişelerden emin olmaya işarettir. Abdestli olarak normal şartlarına riayet ederek, rükû ve secdelerim tam yerine getirerek kıbleye dönmek suretiyle farz namaz kıldığını gören kimse Allah'ın farzlarından birini yerine getirir. Zulümle birisinden aldığı malı veya birisine olan borcu öder. Aynı zamanda yaramaz ve çirkin işlerden de sakınır. Bazı tabirciler, farz namazı kıldığını gören kimse, sözünde durur, küs olduğu birisi varsa onunla da barışır dediler. İmam olan birisi rüyada farz namaz kıldığını görse, borçlanır veya tazminat öder. Rüyada dört rekâtlı farz namazını iki rekât olarak kılan kimse yolculuğa çıkar. RÜYADA İMAM OLUP NAMAZ KILMAK Rüyada imam olduğunu ve namaz kıldığını görmek, bazı insanların hayatlarına olumlu anlamda dokunmak anlamına gelir. Rüya içerisinde cemaatle birlikte namaz kılmaz, fazileti oldukça yüksek olan güzelliklere işaret eder. Cemaate namaz kıldırmak, manevi anlamda kişinin istekli bir yapıda olduğunu, insanların doğru yola gelebilmesi için çalışacağına işaret eder. Rüya sahibi namazı rüyasında gördüğü ve uyandığı gibi iki rekat şükür namazı kılması, alimlerce dile getirilmiştir. RÜYADA NAMAZ KILANLARI ENGELLEMEK Rüyada bir kişinin ya da birilerinin namaz kılmasını engellediğini görmek, şerrin ortasına düşüleceği manasına gelir. Bunu gören kimsenin tez zamanda en az 30 yoksul aileye yardım etmesi tavsiye edilmiştir. Rüyada namaz kılan kişilere zarar vermemek, musibetin eşiğinde olduğuna delalet getirir. Rüya sahibinin hiç beklemeden zekatı varsa vermesi, sadakasını çoğaltması gereklidir. Ayrıca rüyayı gören kimsenin devamlı şükür etmesi icap eder. RÜYADA NAMAZ KILAN ERKEK GÖRMEK Bu rüya manevi ihtiyaçlarınızın yoğun şekilde artacağına işaret sayılır. Bunun yanı sıra rüyada namaz kılan erkek görmek; karşılaştığınız her sorunun çözümünü duada ve ibadette arayacağınızı ifade eder. Aynı zamanda bu rüya, sizi ve ailenizi manevi açıdan rahatlatacak bazı gelişmeler yaşayacağınızın da habercisidir. Farklı bir yoruma göre ise rüyayı gören kişinin yakın bir zamanda kutsal mekanı ziyaret etmek için yurt dışına gideceğinizin habercisidir. Bu ziyaret sayesinde hayatınızda birçok şey değişebilir. Namaz kılan erkek rüyada görmek maddi şeylerden ziyade manevi şeylere daha fazla değer vereceğinizin göstergesidir. Kısaca rüyada namaz kılan erkek görmek hayatınızda maneviyata ve maneviyat ile alakalı şeylere daha fazla değer vereceğiniz dönemin başında olduğunuzu söylemek yanlış olmaz. Haberler Güncel Rüyada namaz kılmak ne anlama gelir? Rüyada namaz kılmanın yorumu...
NAMAZ NEDİR? Namaz, Arapça “salât” kelimesinin karşılığıdır. Bu kelime, lügat ta; dua, yalvarma anlamlarında kullanılır. Şeriat ıstılahımdaki tarifi ise; Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in sözleri ve tatbikatıyla açıkladığı üzere “Allâhü Ekber sözüyle başlanılan ve esselâmü aleyküm ve rahmetullâh” cümlesiyle bitirilen kendine has davranış ve okuyuşları içeren bir ibadet şeklidir. Eskiler, namazı “Namaz, erkân-ı maluma ve efâli mahsusadır.” cümlesiyle tanımlamışlardır. NAMAZIN FARZ OLUŞU Namazın farz oluşu; Kur’an, hadis ve İslam ümmetinin icmâi ile sabittir. Kur’an’ın pek çok ayetinde “Namaz kılınız” ifadesi geçer. Allah Teâlâ, farz namazlarla ilgili olarak Nisa süresinin 13’üncü ayetinde mealen şöyle buyurur — “Şüphesiz, namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur.” Rasûlullah Efendimiz de — “Müslüman her erkek ve kadına her gün ve gece kılınmak üzere beş vakit namaz farz oldu.” Yine Allah’ın Rasûlü Veda Haccında yaptığı ünlü hitabesinde şöyle buyuruyordu — Rab’ınıza ibadet ediniz, beş vakit namazınızı kılınız, Ramazan ayınızın orucunu tutunuz, Rab’ınızın evini ziyaret ediniz, gönül hoşluğuyla mallarınızın zekâtını veriniz, ki Rab’ınızın Cennet’ine giresiniz.» Beş vakit namazı eda etmeye gücü olan mükellef her Müslüman erkek ve kadın bu emri yerine getirmek zorundadır. Beş vakit namazı vakitlerinde kılanlar sevaba nail olurlar. Meşru özürleri olmadan terk edenler ise, Dünya ve Ahirette cezaya çarptırılırlar ve bu gibi şahıslara “fâsık” denir. Namazın farz oluşunu inkâr eden veya namazı bilinen şeklinin ve mahiyetinin dışında yorumlamaya kalkışan veya namazı alaya alan, ânında kâfir olur. “Namazdan maksat duadır, Allah’a yalvarmadır, şekil değildir. İslâm’da bildiğimiz şekilde namaz yoktur” gibi sözlerin hepsi küfürdür. NAMAZIN TARİHÇESİ Namazın tarihi Âdem aleyhisselâm’a varır. Âdem aleyhisselâm da dâhil olmak üzere gönderilen bütün Peygamberlerin ve bunların ümmetlerinin namazla mükellef kılındıklarını biliyoruz. Yalnız bu namazların mahiyet ve keyfiyetleri hakkında kesin bilgimiz yoktur. Meselâ; bildiğimiz şekildeki Sabah Namazıyla Âdem Peygamberin, Öğle Namazıyla Davud Peygamberin, İkindi Namazıyla Süleyman Peygamberin, Akşam Namazıyla Yakup Peygamberin ve Yatsı Namazıyla Yunus Peygamberin – Allah’ın selâmı üzerlerine olsun mükellef tutuldukları rivayet edilir. Mensubu bulunduğumuz mübarek İslâm Dininde bildiğimiz şekliyle beş vakit namaz, Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Mekke’den Medine’ye Hicret buyurmadan 18 ay kadar önce Miraç Gecesi’nde farz kılınmıştır. Akşam namazı hâriç diğer dört vaktin farzları ilkönce ikişer rekât olarak farz kılınmıştı. Hicretten sonra Öğle ile İkindi ve Yatsı namazlarına ikişer rekât daha ilâve edilerek misafirlik durumları dışında dörder rekât kılınmaları takarrür etti. Akşam ile Sabah namazının farzlarında bir değişiklik yapılmadı. Rasûlullah kendisine Peygamberlik geldikten sonra ve beş vakit namaz farz kılınmadan önce, her gün iki defa namaz kılmakla mükellef tutulmuştu. Bu dört rekâttan ikisini sabahleyin Güneş doğmadan önce, diğer ikisini de akşamleyin Güneş batmadan evvel kılıyordu. Allah Rasûlü’nün beş vakit farz namazdan ilk kıldığı namaz Öğle Namazıdır. FARZ NAMAZLARI KILANLARA VA’D EDİLEN MÜKAFATLAR Beş vakit namaz; 1- Dinin direği, 2- Gerçek inancın koruyucusu, 3- Kişiyi Allah’a yaklaştıran ibadetlerin efendisi, 4- Tâatların başı, kalplerin nuru, 5- Müslümanlığın alâmeti, 6- Müminin Miracı, 7- Allah’ın rızasına yükseliş merdivenidir. Gerek Kur’an-ı Kerîm’de ve gerekse hadis-i şeriflerde namazlarını kılanlara büyük müjdeler verilmiş, bu gibileri kurtuluşa erenler, felâha kavuşanlar diye nitelendirilmiştir. Kur’an-ı Hakim’de hakkıyla kılınan bir namazın, namaz kılanı kötülüklerden uzaklaştıran bir unsur olduğu kaydedilmiş, şöyle buyurulmuştur — Hiç şüphesiz namaz edepsizlikten, akıl ve Şeriata uymayan her şeyden alıkoyan» Ankebut Suresi 45 Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyuruyor — “Su kiri giderdiği gibi beş vakit namazda tüm günahları giderir.” Allah Resûlü bir gün sahabelerine sorar — “Bana söyleyiniz Birinizin kapısı önünde bir akarsu bulunsa ve kendisi de günde beş defa o suda yıkansa vücudunda kirden bir şey kalır mı? Sahabeler — Hayır, hiçbir şey kalmaz. Rasûlullah — Beş vakit namaz da işte bunun gibidir, Allah onlarla beş vakit namazla hataları siler.” buyurur. Buhari-Müslim. Efendimiz buyuruyor — “Büyük günahlar işlenmedikçe, beş vakit namaz ile iki Cuma, aralarında meydana gelecek günahlara kefaret olurlar.” Abdullah İbn Mes’ûd radıyallahü anh anlatıyor Bir keresinde Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimize — Yâ Rasûlallah! Allah katında amellerin hangisi daha sevimlidir? diye sordum. — Vakti içinde kılman namazdır, buyurdu. Ben — Sonra hangisidir? — Anaya babaya iyiliktir, cevabını verdi. — Sonra hangisidir? — Allah yolunda cihadadır, buyurdu. Buhari-Müslim NAMAZLARINI KILMAYANLARIN DURUMLARI Namaz İslâm’ın temel sütunlarından biridir. Namazını kılmayan, kendi Müslümanlığının en sağlam sütununu yıkmıştır. Namazlarını kılmayanlar hakkında çok ağır tehditler vârid olmuştur. Nitekim Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem — “Namazını kılmayan kimsenin İslâm’da nasibi yoktur.” buyurmuştur. Başka bir hadislerinde de — “Kişi ile şirk ve küfür arasında bir engel vardır namazın terki bu engeli yıkmaktır.” demiştir. Müslim Yine Allah’ın Rasûlü “Onlarla kâfir ve müşriklerle aramızdaki ahd alâmet, nişan namazdır. Namazı terkeden, hakîkaten küfretmiştir. ” buyurmuştur. Namaz kılmayanlar için öngörülen maddî cezalar Mezhebimizin İmamı İmam-ı A’zam hazretleri tembelliğinden dolayı namaz kılmayan şahsın ağzından, burnundan kan gelinceye kadar dövülüp hapse atılmasına ve namaz kılacağına dair söz verinceye kadar hapiste tutulmasına karar vermiştir. Bu muhterem İmam, namazlarını kılmayanların küfre düştüklerini vurgulayan hadisleri “Küfre yaklaşmışlardır, namaz kılmamaları, sonunda kendilerini küfre götürür” diye yorumlamış ve bu yorumunun doğruluğunu ayet ve hadislerden delil göstermek suretiyle ispatlamıştır. Nitekim Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de — “Allah kendisine ortak tanınmasını bağışlamaz, bunun dışında kalan günahlardan dilediğini bağışlar.” buyurmuştur. NAMAZ HUSÛSUNDA ANA VE BABALARIN SORUMLULUKLARI Müslüman ana ve babalar 7 yaşına girmiş kız ve erkek çocuklarını namaza alıştırmakla yükümlüdürler, bunu yapmazlarsa günahkâr olurlar. Tahsil hayatındaki başarıların İlkokul da atılan temellerle büyük bağlantısı olduğu gibi; İleride iyi bir Müslüman olmanın da küçük yaşlarda alman terbiye ile sıkı irtibatı vardır. Bu sebepten olsa gerek Aleyhissalâtü ve’s-selâm Efendimiz hazretleri — “Yedi yaşına basan çocuklarınızı namaza alıştırın, on yaşına girdiklerinde namazlarını kılmazlarsa hafifçe dövün” buyurmuştur. Fıkıh bilginleri, 10 yaşındaki buluğa ermemiş çocukların – namaz kılmadıkları takdirde her namaz vakti hafifçe dövülmelerini, fakat bunun üç tokattan fazla olamayacağını bildirmişlerdir. Çünkü bu tokatlar uyarmak ve eğitmek içindir, ceza için değildir. Ceza, mükellef için yâni rüştünü ispat etmiş kimse için söz konusudur. NAMAZ KILANLARIN DİKKAT EDECEKLERİ HUSÛSLAR Namazdaki asıl gaye; Yaratanımızın azametini hissetmek, Rahmetini düşünerek coşmak, Azabını düşünerek titremek, varlığı önünde erimektir. Namaz esnasında vücudumuzu, dış organlarımızı disiplin altına soktuğumuz gibi, ruhumuzu, kalbimizi, duyularımızı da disiplin etmeliyiz ki kıldığımız namazın yararını görebilelim, namazlarında derin saygı göstererek kurtuluşa erenlerden olabilelim. Bunun için, namaza durmadan önce kalbimizi namaza bağlamalıyız, fikren namazın ulviyetini kavramalıyız, gafletten sıyrılmalıyız. Aksi takdirde, şeklen kıldığımız namazla borcumuzu ödemiş olsak bile ondan gerçek mâniada yararlanmış olmayız. Nitekim Allah Teâlâ — “Beni zikretmek için namaz kıl” buyurmuştur. Zikir, anış, şuurla yapılandır. Kişinin kıldığı namaz, bu zikri temin etmiyorsa namazı, namaz değildir. Cenap-ı Hak — “Ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayınız.” buyurmuştur. Ayetin bu ifadesi, sarhoş kimseleri namaza yaklaşmaktan men etmenin sebebini açıklamaktadır. Bu mana, zihnini vesvese ve dünya düşünceleri kaplamış gafil kişilere de uygun düşer, o da sarhoşluğun bir başka türüyle sarhoş olmuştur. Allah’ın Resulü buyuruyor “Kıldığı namazı kendisini kötülük ve çirkinliklerden alıkoymayan kimsenin namazı, ancak kişinin Allah’tan uzaklaşmasına sebep olur.” Resul-i Ekrem Efendimiz, namazdaki bir adamın sakalını kaşıdığını görünce “Dikkat ediniz! Eğer bu adamın gönlü huşû duysaydı, uzuvları da elbet huşûa derin saygıya kavuşurdu. Çünkü güdülen organlar, güdenin kalbin hükmüne bağlıdır.” buyurur. Hadiste geçen güden ve güdelen kelimeleriyle kalp ve vücut organları kastedilmiştir. Nitekim Allah’ın Resulü bir diğer hadislerinde de şöyle buyururlar “Allah, dış organlarıyla birlikte kalbini namazda bulundurmayan kimsenin namazına bakmaz böyle bir namazı kabul etmez.” Tirmizi NAMAZIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI Namazın farz olması için üç şart vardır a Müslüman olmak, b Akıllı olmak, c Buluğ çağma ermek. Bulûğ ergenlik çağı iklimlere ve cinsiyete göre değişiklik arz eder. Bunun bir alt sının, bir de üst sının vardır. Alt sının, kız çocuktan için 9; erkek çocukları için de 12 yaşlarıdır. Bir başka deyişle, bu yaşlardaki erkek ve kız çocukları her an için erginliğe ermeye adaydırlar. Bu yaşlarına girdikleri hâlde erginliğe eremeyen erkek ve kız çocukları için üst sınır 15 yaşının bitimidir. Artık o andan itibaren hükmen ergin sayılırlar, namaz ve İslâm’ın diğer emirleriyle mükellef kılınırlar. NAMAZ VAKİTLERİ Namaz kılmamızı emreden Allah, bu emrini sebeplere bağlamıştır. Bu sebepler de Sabah, Öğle, İkindi, Akşam ve Yatsı vakitleridir. Bu vakitler, aynı zamanda namazların edası için şarttır. Yani bir namaz vaktinden evvel kılınamayacağı gibi, vaktinden sonraya da bırakılamaz. Bırakıldığı takdirde, büyük günah işlenmiş olur ve kaza olarak kılınması borcu düşürse bile günahı düşürmez, samimiyetle tövbe etmek gerekir. 1- SABAH NAMAZININ VAKTİ İkinci fecrin doğuşundan başlamak üzere Güneş’in doğmasından biraz önceki âna kadar olan zaman süresidir. Fecir, tan yerinin ağarmasıdır. Tan yerinin ağarması fecir, iki şekilde meydana gelir a Geçici ağarma. Ki buna, fecr-i kâzib, yalancı doğuş denir. Gecenin sonlarına doğru bir beyazlık belirir. Fakat bu beyazlık fazla sürmez; kısa bir süre sonra kaybolur, yine karanlık bastırır. Bu doğuşla, gece sona ermez; yâni Sabah Namazının vakti girmez. Oruç tutmak niyetinde olan biri, bu vakitte yiyip-içmesini kesmez, bu süre geceden sayılır. Belirip kaybolan bir ağartı olduğundan kendisine “Yalancı doğuş” denmiştir. b Sürekli ağarma. Ki buna da, fecr-i sadık sahici ağarma Şöyle ki Yalancı fecir doğup kaybolduktan epeyce bir süre sonra, Doğu tarafında yanlara doğru açılan ve yayılan bir beyazlık gözükür, bu beyazlığın zuhuruyla Sabah Namazının vakti girmiş olur. Diğer bir ifade ile; gece bitmiş, Şer’i Gün başlamıştır. Oruç tutmaya başlama ânı da, tam bu ândır. Sabah Namazının vakti, bu anla Güneş’in doğmak üzere olduğu zaman arasındaki süredir. 2- ÖĞLE NAMAZININ VAKTİ Öğle Namazının vakti, Güneş’in zevalinden tepe noktasından Batı’ya doğru kaymasından itibaren başlar. Bunu, şöyle tespit ediyoruz Güneş doğunca; cisimler üzerinde Batı’ya doğru uzanan bir gölge bırakır, Güneş yükseldikçe, gölge de kısalır. Derken gölgenin kısalmasında bir duraklama olur ve bu duraklamanın ardından gölge, Doğu yönüne doğru uzamaya başlar. İşte gölgenin duraksama devresinden kısa bir süre sonra Doğu’ya doğru kaymaya başlaması ânı, Öğle Namazının ilk vaktidir. Güneş tepe noktamızda iken cisimlerin gölgelerinin en son kısaldığı ve kısalmanın durduğu gölge uzunluğuna “fey-i zeval” denir. “Fey”, dönmek mâniasına gelir. “Zeval” de, Güneş’in tepe noktasından ağarak Batı’ya doğru kaymasıdır. Yâni Güneş Batı’ya doğru ağınca, cisimlerin gölgeleri de Batı’dan dönüp Doğu’ya doğru uzamaya başlamalarından ötürü, duraklama devresindeki bu gölgeye ”fey-i zeval” denmiştir. Bu fey-i zeval dediğimiz gölge hesaba katılmaksızın, her cismin gölgesi iki misli veya bir misli oluncaya kadar olan zaman müddeti Öğle Namazının vaktidir. Meseleyi biraz daha açalım Güneş tam tepe noktamızda iken, düz bir yere 1 metre uzunluğunda bir değnek dikerek, gölgesini kısa aralıklarla ölçtüğümüzde, diyelim ki; gölgesi hep 50 santimetre geldi. işte, sabit olan bu 50 santimetrelik gölgeye “fey-i zeval” denir. Bu an, kerâhat vaktidir, bu anda namaz kılınmaz. Bir süre sonra değneğin gölgesini ölçmeye başladığımızda, gölgenin Doğu’ya doğru kayarak uzandığını tespit ederiz. İşte bu uzama ile başlayan Öğle Vakti, 1 metre uzunluğundaki değneğimizin gölgesi – fey-i zeval hâriç iki veya bir metre oluncaya kadarki süre Öğle Namazının vaktidir. Öğle Namazının son vaktinin tespitiyle ilgili bu iki ayrı görüşten birincisi, Ebu Hanife hazretlerinindir. Yâni Mezhep İmamımız, fey-i zeval hâriç, her şeyin gölgesi iki misli olmadıkça Öğle vakti çıkmaz, demiştir. İkinci görüş ise İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve imam Züfer’in görüşleridir. Bu üç zata göre, Öğle Namazının son vakti, – fey-i zeval hâriç – her şeyin gölgesinin bir misline vardığı andır. Bu ihtilâfın tabii bir sonucu olarak İmam-ı A’zam hazretlerinin Öğle için tespit ettiği son vakte “Asr-ı sânî İkinci ikindi vakti”; diğer İmamların tespit ettikleri Öğlenin son vaktine de “Asr-ı evvel Birinci ikindi vakti” denmiştir. 3- İKİNDİ NAMAZININ VAKTİ Yukarıda açıkladığımız şekilde İmam-ı A’zam hazretlerine göre; fey-i zeval hâriç, her şeyin gölgesi iki misli olduğu an Öğle Namazının vakti çıkmış, ikindi Namazının vakti girmiştir. Diğer İmamlara göre ise; yine fey-i zeval hâriç, her şeyin gölgesi bir misline ulaştığında Öğle vakti çıkmış İkindi vakti girmiş sayılır. Her iki görüş mensuplarına göre; İkindinin vakti, Güneş batıncaya kadar sürer. 4- AKŞAM NAMAZININ VAKTİ Akşam Namazının vakti; Güneş tamamen battıktan sonra başlar ve ufukta beliren kızıllık veya aklık kayboluncaya kadar sürer. Konuyu biraz açalım Güneş battıktan sonra, ufukta bir kızıllık belirir, bu kızıllıktan bir süre sonra da bir aklık meydana gelir. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed hazretleri, akşam Namazının son vakti olarak, bu kızıllığın kaybolduğu ânı takdir etmişlerdir. İmam-ı A’zam efendimiz ise, Akşam Namazının son vakti için, kızıllığın kaybolmasını değil kızıllıktan sonra beliren aklığın kaybolmasını öngörmüştür. Daha sonraları, İmam-ı A’zam hazretlerinin de bu görüşünden dönerek; “Akşam Namazı için son vaktin, ufukta beliren kızıllığın kaybolduğu ândır” dediği rivayet edilmiştir. Bunun için, akşam Namazını geciktirmeden, hemen ilk vaktinde kılmak müstehabdır. 5- YATSI İLE VİTİR NAMAZININ VAKİTLERİ Yatsı Namazının vakti – yukarıda açıklanan ihtilâfa göre Akşam Namazı vaktinin çıkmasından itibaren başlayıp, tan yerinin genişlemesine ağarmaya başladığı âna kadar sürer. Vitir Namazının vakti de; İmam-ı A’zam’a göre, Yatsı Namazının ilk vaktinden başlayarak fecr-i Sadık’ın doğduğu âna değin devam eder. Yalnız, Yatsının farzını önce kılmak vacip olduğundan; Vitir Namazı, Yatsının farzından önce kılınamaz. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed ise; Vitir Namazının vakti, Yatsının farzı eda edildikten sonra başlar,” demişlerdir. Bu ihtilâf; Vitir namazının Ebu Hanife’ye göre amelen farz, diğer iki İmam’a göre ise Müekked Sünnet oluşundan kaynaklanmaktadır. Bu ihtilâfın farkı ve faydası, şu iki durumda ortaya çıkar 1 Birisi unutarak Vitir Namazını, Yatsının farzından önce kılsa yahut önce Yatsının farzını kılıp sonra Vitir Namazını kılsa ve bilâhare Yatsı Namazının farzını kılarken namazını bozan bir hareket yaptığını, fakat Vitri tam sağlıklı kıldığını anlasa, bu durumlarda Ebu Hanife’ye göre, bu kişinin Vitir Namazı sahih olup Yatsının farzını yeniden kılması gerekir. Çünkü böyle bir mazeret, sıra gözetmekle ilgili vücûbiyyeti; yâni Vitrin farzdan sonra kılınacağına dair olan vacibi hükümsüz kılar. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’e göre ise; Vitir Namazı, Yatsının farzına tâbi’ olduğundan, bu gibi hâllerde Vitir Namazını da yeniden kılmak icap eder. 2 Vitir namazıyla diğer farz namazlar arasında tertip sıra gözetmek, yâni önce Öğleyi, sonra ikindiyi kılmak şart olduğundan, Vitir Namazını kılmadıkça, tertip sâhibinin Sabah Namazını eda eylemesi câiz görülmemiştir. İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed ise, farz ve sünnet namazlar arasında tertibe itibar şart olmadığını savunarak, tertip sâhibinin Vitri kılmadan kıldığı Sabah Namazının câiz olduğunu söylemişlerdir. VAKİT NAMAZLARINI VAKTİN HANGİ BÖLÜMÜNDE KILMAK FAZİLETLİDİR? Her vakit namazının bir başlangıç, bir de son vakti vardır. Bu iki zaman süresinde, o vaktin namazını kılmak câizdir. Ancak bazı namazları, giren vakitlerinin belli bölümlerinde kılmanın müstehab olduğu, fıkıh kitaplarımızda açıklanmıştır. Söyle ki * Sabah Namazını, vakti girdiği ilk anda kılmak câiz olmakla birlikte; o anda kılmayıp, ortalığın açılacağı âna kadar tehir etmek müstehabtır. Bunun ölçüsü de şudur Birisi; bir ok attığında, okunun düştüğü yeri rahatlıkla görebileceği bir aydınlık meydana gelmiş olmalıdır. Yahut Sabah Namazının farzını kıldıktan sonra namazın fesadı anlaşıldığında, aynı farz namazı Sünnet e uygun şekilde yeniden kılabilecek kadar bir sürenin bulunması gerekir. Yalnız Kurban Bayramı’nda Hac ibadetini yerine getirenler Müzdelife’de geceledikten sonra Sabah Namazını ilk vaktinde kılarlar. * Yaz günlerinde Öğle Namazım; ilk vaktinde kılmayıp, bir süre geciktirmek müstehabtır. Yalnız burada dikkat edilecek husus, cemaatten ayrılmamaktır. Bugün takvimlerimizde Öğle, ilk vaktine göre tespit edilmiştir ve ezan okunduktan hemen sonra cemaatle namaza durulmaktadır. Şimdi, “Ben, namazı müstehab vaktinde kılacağım” denilerek cemâat terkedilemez. Ama köylerde ve obalarda cemaat ile imam iç içe olduklarından, bu yerleşim birimlerindeki Müslümanlar aralarında anlaşarak müstehab vakte rivayet edebilirler ve büyük sevaplara nail olurlar. * Kış Mevsimlerinde ise, Öğle Namazını ilk vaktinde kılmak müstehabtır. * Dört mevsimde de, ikindi Namazını biraz geciktirmek müstehabtır. Ancak bu geciktirme, Güneş’in değiştiği ve çıplak gözle bakıldığında gözleri kamaştırmayacak derecede hararetini kaybettiği bir zamana değin bırakılmamalıdır. ikindiyi bu âna değin tehir etmek tahrîmen mekruhtur. * Akşam Namazını da, her mevsimde ilk vaktinde kılmak müstehabtır. * Yatsı Namazını, gecenin üçte birlik bölümü geçinceye kadar tehir müstehabtır. Uyanabileceklerine güvenenlerin; Vitir Namazını, imsak vaktinden yarım saat öncesine değin geciktirmeleri müstehabtır. Abdesti Bozan Şeyler
rüyada şeytanın namaza engel olması