🕛 Engellilerin Sosyal Hayatta Karşılaştıkları Sorunlar Ve Çözümleri Kısaca

RTiyek-B.H.Eryiğit-E.Baú (2016), Engellilerin Eriúilebilirlik Sorunu Ve Tse Standartları Çerçevesinde Bir Araútırma , İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Nisan 2016, Sayı:12 Yılmaz M. (2012), Kapsayıcı Tasarım ve Mekân, Mimarist, Sayı 43, ss. 107 – 111. Engelliçocuk ve ailelerinin yaşadığı temel sorunlardan bir diğeri de ekonomik sorunlardır. Engellilerin işgücüne katılımları ile ilgili verilere bakıldığında yaklaşık % 78.29’unun işgücüne dahil olmadıkları görülmektedir. Yine aynı şekilde % 48’inin sosyal güvenlikten mahrum olduğu görülmektedir. KarşılaşılanSorunlar. Engelli ve yaşlıların günlük hayatta karşılaştıkları olumsuzlukların büyük bölümü ulaşım, fiziksel koşullar ve konut gibi faktörlerdir. Bu sorunların tamamı doğru kent planlamaları ve mimari çözümler üretilerek iyileştirilebilecek niteliktedir. 3. Kitapta üzerinde durulan “normal gelişimin kilometre taşları” terimi aşağıdaki hangi seçenekte kısaca açıklanmıştır? A) İnsan yaşamı boyunca normal olarak gerçekleşen biyolojik, psikolojik, duygusal ve entelektüel gelişimleri içerir. B) Çocuğun sadece normal motor gelişimini içerir. C) Yaşamın erken dönemlerinde yaşanan stres veya bazı psikolojik Turkcell çeyrek asırdır engellilerin önündeki sosyal bariyerleri kaldırmayı hedefledi ve sosyal sorumluluk projeleri, ürün ve hizmetleriyle toplam 1 milyon engelliye ulaştı. Engellilerin hayata tam ve aktif katılımı için eğitim, spor, sosyal hayata katılım ve erişilebilirlik konularına odaklanan şirket, Dünya Engelliler Farkındalık Gününde yeni bir Uygulama olan Engellilerin Karşılaştığı Sorunlar Nelerdir? Engellilerin Karşılaştığı Sorunlar Nelerdir? konusu, LakLak Bölümü / Soru Cevap forumunda tartışılıyor. Konu etiketleri: engellilerin yaşadığı sorunlar, engellilerin günlük hayatta karşılaştığı sorunlar, engellilerin karşılaştığı sorunlar, engelliler günlük hayatta hangi sorunlarla karşılaşır, engellilerin 21 yorum. Aşağıda engellilerin yaşadığı sorunlar ve çözüm yolları kısaca olarak ele alacağız. Engelliler, doğuştan ya da sonradan sakat kalarak hayatlarına devam eden kişiler olarak toplumda yaşamak zorundadır. Engellilerin, engelleri olduğu için onlar için özel ulaşım ve iletişim kanalları, alanları oluşturulmalıdır. Engelliler vücudun duyusal, işlevsel, zihinsel ve ruhsal farklılıkları öne sürülerek; toplumsal veya yönetimsel tutum ve tercihler sonucu, yaşamın birçok alanında kısıtlama ve engellerle karşılaşabilirler. Birçok toplumlarda en yaygın ayrımcılık türlerinden biridir. Engellilik farklı topluluklarda farklı anlamlara Oylananlar Eskiler. 1. ***Yaya yollarının bozuk yüzeylerinin olması, ***Kaldırımların görme engelli vatandaşlara uygun tasarlanmamış olması, ***Yanlış yerlere ağaçların dikilmiş olması, ***Kaldırımlarda tekerlekli sandelyelere uygun rampaların yapılmamış olması, ***Taşıtların yaya kaldırımına park etmelerini TTcy. Mesaj Gönderim Zamanı 1957 1 Üye 0 Bana gelen bir e-mail'de ilkokul 7. sınıf öğrencisi şöyle bir ödev konusu hakkında bilgi istedi. Burada katkı sunabiliriz diye düşündüm..."Bedensel ve Zihinsel Engellilerin Karşılaştığı Zorluklar", başlığı altında bir konu araştırıyorum, ama hiç bir şey bulamadım. bana yardımcı olabilir misiniz? Mesaj Gönderim Zamanı 2304 2 Üye 0 Şunu bulabildim.. Daha da genişletilebilir har halde.. Ne dersiniz öğretmen arkadaşlar? TÜRKİYE'DE ENGELLİLERİN ULAŞABİLİRLİĞİNDEKİ SORUNLAR Mesaj Gönderim Zamanı 1858 3 Üye 0 Sayın Baben konu günlük yaşamlarında karşılaştığı zorluklar mıdır ? 7. sınıf öğrencisiyse öğretmeni bu konu üzerinde durmuş olabilir diye düşündüm...Bilgi verirseniz sevinirimya da zaten yaşadığımız zorluklardan yola çıkıp cevapları oluşturalım el birliğiyle Mesaj Gönderim Zamanı 2002 4 Üye 0 bedensel ve zihinsel özürlülerin karşılaştığı acı gercekler,toplumda yürüyüşleriyle,bedensel olan hareketleriyle alay edilip toplum da alay konusu ,zihinsel kavrama yeteneğinden dolayı dışlanarak kendi dünyasın da umutsuz çaresizliğe itilip bedensel özründen dolayı yakınına yürüyenler sanki saldırıya uğrayacak gibi karşı kaldırıma kaçarlar hiç bunları yaşayan oldumu içimizde ben den başka Mesaj Gönderim Zamanı 2238 5 Üye 0 Engellilerin Başlıca Sorunları 1-Ulaşım, Fiziksel Çevre ve Konut 2-Rehabilitasyon 3-Engellinin Aile Yaşamı / Özel Yaşamı 4-İstihdam Sorunu Ve Mesaj Gönderim Zamanı 0018 6 Üye 0 Öykücüm, öğrenci arkadaş geçen yıl sormuştu o konuyu, ben de yukardaki linkteki yazıyı bulup iletmiştim kendisine.. Daha sonra da bağlantımız koptu.. Ama biraz daha deşelemekten zarar gelmez. Elimizde hazır oluyor doneler.. Sevgili Mehmet, senin yaşadıklarını dışarı çıkabilen çoğu engelli yaşamıştır inan! Maalesef ülkemizin gerçeği bu! Adımız o yüzden "engelli" ya! Mesaj Gönderim Zamanı 0320 7 Mesaj Gönderim Zamanı 0928 8 Üye 0 En temel ve derin sorun bence sakatların Cinsellik sorunudur.. Diğer tüm sorunları çözdükçe olay Cinsellik sorununda tıkanır.. Bu sorunun temelinde toplumun kafasındaki ötekileştirme yatar.. Mesaj Gönderim Zamanı 1048 9 Askıda Üyelik 0 Kalem hocamın yazdığı maddelere ve Hasan Bey'in bahsettiği soruna ilaveten; Sosyalleşme sorunusiz buna ne derseniz deyin,ben bunu tercih ettimSakat/engelli/özürlü/zedeli kişilerle samimiyet kurulmaz,helede doğuştancongenital sakat olanlar bu konuda daha şanslılar,belli bir arkadaş çevresi var ise,bir kaç fire verilse de,sevdikleri onları terk etmez,mazide çok şey konjenital olanlar ise hayata 0 kilometre başladığımızdan,arkadaş toplamamamız zor,helede görünüşünde çok dikkat çekici ise,birde yere gitsen, bile yanında sana eşlik edecek kimse çocuğu olan kişilerlerlede fazla samimiyet kurulmak evladı zihinsel engellimental retardasyon ise...Saktlat toplumun mütecerrit bu yüzden mağaramda çok mutluyum. Eğitim sorunuÖzellikle mental engelli kişilerin eğitim ve donanımını sağlayacak merkezlerin ve eğitmenlerin yetersiz bile daha yeni yeni rehabilitasyon merkezleri sendromlu kardeşim için bir dönem rehabilitasyon merkezi az bu konuda eğitimsiz olmaları. Ebeveynlerinin vefatı sonucu sahipsiz kalma sorunuSakat evlada sahip her ebeveyn bu kaygıyı taşır,ben ölünce kim bakacak,nasıl yaşayacak,hele de zeka problemli olanlarda ise kişisel bakım ihtiyaçları için kimsenin olmaması büyük kardeşim ona kimse yemek vermese karnı acıktığında gidip birşey yiyemez,bunu akledemez. En son maddeyi kendime özel bulmakta çok güçlük çekiyorum,özellikle bazen çocuk kıyafeti çocuklar kollarını kısalttırınca olmuyor. Mesaj Gönderim Zamanı 1109 10 Üye 0 maalesef arkadaşlar sorunlar yaşamak ve sineye çekerek çözülüyor sitem ederek, yazarak bu gibi sitelerde engellerimiz dile geliyor hiç değilse kaderimizi paylaşabiliyoruz az olsa teselli oluyoruz baben ve arkadaşlarımın konuyu yorumlarıyla sıkıntılarımızı çok güzel paylaştıkları için teşekkür ediyorum sağ olun Mesaj Gönderim Zamanı 2303 11 Üye 0 bir isitme engelli kucuklugunden degil sonradan olmussa daha kolaydir egtimleri yeni yeni rayina oturmasad iste soyle boyle disaridan bakinca hicbirsey belli degil bir isleri olursa canla basla calisirlar genede isveren sozum ona o kadar is cikarsada engelliye lutfetmistir daha kac sene sunun surasinda yuksek ogretim yapmaya basladiklari gariplerimin halen bile ogretmenlerinin gerizekali muamelesi yaptiklari isitme engelli yavrcaklar vardir az isitme kaybi olan veya yetiskinliginde engelli olan icin hayat nispeten daha kolaydir Mesaj Gönderim Zamanı 2033 12 Üye 0 shukufe; öncelikle senin yazılarını ilk üye olduğumdan beri takip ediyorum. şahsi düşüncem ciddi bir eğitim sahibi olduğun. ama ben doğuştan işitme engelliyim ve eğitim alamadım dediğin için öncelikle seni canı gönülden tebrik çok iyi yetiştirmiş vede yetiştirmeye devam ediyorsun. konuya gelirsem; öncelikle bedensel ve zihinsel engellilik başlıbaşına bir sorundur. hem aile açısından hem çevresi açısından hemde kendi yaşamsal imkanları açısından. -aile -çevresi -psikolojisi -eğitimi yukardakiler engelli sorunları açısından bir bütün olarak incelenmelidir. Görme Engellilerin Sosyal Hayattaki Sorunları ve Çözüm Önerileri Rahmi Danişment Burak TEKŞEN Engellilerin toplumdaki varlıklarını kabul etmek ve bunların hayatlarını kolay şekilde devam ettirebilmelerini sağlamak hükümetlerin ve yerel yönetimlerin görevleridir. Belki engellilerin bir kısmı eğitilerek mevcut ortama uyum göstermeleri sağlanabilir. Ama eğitim almayanların durumu çok daha zordur. Bu yüzden yerel yönetimlerin ve ilgili kuruluşların bu konuda bazı önlemler alması ve gerekli çözüm yollarını bulması gerekir. Ama şurası unutulmamalıdır ki; alınacak olan bu önlemlerdeki amaç; onların hayatlarını kolaylaştırmak, tehlikelerden ve zarar görmelerinden, başkasına muhtaç olmadan, özgürce diledikleri hayatı yaşamalarını sağlamanın yanı sıra topluma faydalı, üretken ve bağımsız bireyler haline gelmelerini sağlamaktır. Bu yüzden şehir planlamaları yapılırken engelliler göz ardı edilmemelidirler. Burada, görme engellilerin karşılaştığı en önemli sorunlardan bahsedilecektir. Bu sorunların bazı tedbir ve çözüm yolları sunulmuştur. Bu tedbirlerin alınması için valilik ya da kaymakamlık, belediye başkanlığı, trafik müdürlüğü, kara yolları müdürlüğü, deniz işletmeleri ve demiryolları işletmelerine hem ayrı ayrı görevler düşmekte hem de koordineli bir şekilde çalışmaları sorunlar ve alınması gereken tedbirler şunlardır 1- Ağaçların , elektrik direklerinin, trafik levhalarının dikilmesinde belirli bir standart getirilmelidir. Bunların dikilmesi görme engellilerin ve ortopedik engellilerin yürümelerine engel olacak şekilde olmamalıdır a- Bunlar yol tarafındaki kaldırım kenarına aynı aralıklarla ve aynı hizada dikilmelidir. Öyle ki görme engelli bir kişi hangi kaldırıma çıkarsa çıksın karşısına çıkacak olan bu engellerin hep aynı olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Şayet kaldırımın ortasına dikilmesi gerekiyorsa, kaldırımın yol tarafındaki kenarında bir kişinin ya da tekerlekli bir sandalyenin geçebileceği kadar boşluk bırakılmalıdır. Bebek arabası taşıyanların da aynı sıkıntıyı yaşadıkları unutulmamalıdır. b- Ağaçların alt dalları görme engellinin kafasına çarpmaması için kesilmelidir. c- Ağaç gövdelerinin etrafı geniş çemberlerle çevrilmelidir. d- Trafik levhaları görme engellilerin kafasına çarpacak şekilde alçak dikilmemelidir. e- Araçların çıkışını engellemek için kaldırım kenarlarına dikilen beton mantarlar, çok kısa olduğundan görme engellilerin ayağının takılıp düşmesine sebep olmaktadır. Şayet dikilmesi gerekiyorsa bunlar daha sık bir tekerlekli sandalye sığacak aralıklarla ve mümkün mertebe yol kenarına yakın dikilmelidir. 2- Esnafın kaldırımlarda mallarını sergilemesine kesinlikle izin verilmemeli ve bunu önleyici tedbirler alınmalıdır. 3- Araçların kaldırımlara park etmeleri kesinlikle önlenmeli ve bunun için gerekli tedbirler alınmalıdır. 4- Su birikintilerini engellemek ve yürüyüşü kolaylaştırmak için kaldırımlardaki çukurlar,bozukluklar giderilmelidir. Kaldırım yüzeyinin düz olmasına dikkat edilmelidir. 5- Kaldırımlarda bodrum kat girişi yada merdiven boşlukları bulunmamalıdır. Zorunlu ise bunların bulunduğu kısımların etrafı demir parmaklıklarla çevrilmelidir. 6- Dış kenarı boş veya derin olan kaldırım yada kaldırımın olmadığı yollarda, bu kenara duvar yada parmaklıklar yapılmalıdır. 7- Kaldırım olmayan yerlerde şayet araçların yollara park etmesi zorunlu ise kesinlikle ters park ettirilmemelidir. Görme engelliler araçların ters park edilmesinden dolayı özellikle kamyon, kamyonet gibi yüksek araçları bastonlarıyla fark edemediklerinden kafalarını çarpmaktadırlar. 8- Bütün trafik ışıklarına sesli sinyalizasyon takılmalıdır. Özellikle trafiğin yoğun , nüfusun kalabalık olduğu yerlerde ses sinyalizasyonu mutlaka bulundurulmalıdır. 9- Yol, kaldırım, kanalizasyon, telefon ve elektrik gibi yapım çalışmalarında mutlaka görme engellilerin fark edebileceği şekilde barikatlar yapılmalı, yapım çalışması biter bitmez çukurların üzeri kapatılıp düzeltilmelidir. Bu gibi yerlerde engellilere yardımcı olunması için uyarıcı levhalar bulunmalıdır. 10- Geniş kaldırımlarda görme engellilerin takip ederek yürüyebileceği farklı zeminler olmalıdır. Ayrıca yaya geçitlerinin ve alt/üst geçit girişlerinin zemini farklı döşenmelidir. Bu zemin görme engelliyi alt/üst geçit merdivenlerine götürebilmelidir. 11- Belediye otobüslerinde a- Durma düğmeleri bedensel engelli, kısa boylular ve çocuklar için mutlaka aşağılarda ve oturma yerlerine yakın yerlerde olmalıdır. b- Otobüs ve minibüslerdeki koltukların dizilişinde tek yada en fazla iki çeşit standart getirilmelidir. c- Otobüsün hangi durağa geldiği ve sonraki durağın hangisi olduğu anonsla duyurulmalıdır. d- Giriş kapılarına sesli sinyalizasyon konulması görme engellinin otobüse kolay binmesini ve inmesini sağlayacaktır. 12- Otobüs Durakları görme engellilerin bastonlarıyla ve ayaklarıyla hissedebilecekleri şekilde zemini kaldırımdan farklı olmalıdır. 13- Tren, tramvay ve metroda görme engellinin, bineceği kapıyı kolayca bulabilmesi için kapılara sesli sinyalizasyon yapılmalıdır. Ya da aracın belirli bir yerde durması sağlanarak açılan kapıya kadar olan kısımda zemin farklı olmalıdır. 14- Metroda sarı çizgi bastonla tanınabilecek şekilde tırtırlı ve 55-60 cm genişliğinde tutulmalıdır. 15- Vapurlarda yolcuların inip-binme yerlerinin her iki tarafına sesli sinyalizasyon konulmalıdır. 16- Bütün bunlarla birlikte trafik görevlileri, yol ve kaldırım yapım ve onarımında çalışanlar, vapur, metro, tren, belediye otobüsü çalışanları ile konuyla ilgili herkesin sık sık engellilerle ilgili eğitim seminerlerine katılmaları sağlanmalıdır. 17- En önemlisi toplumun engellilere karşı davranışları konusunda bilgilendirme proğramları hazırlanmalı ve televizyon, gazete ve broşürler aracılığıyla yayınlanmalıdır. Yukarıdaki uygulamaların bir çoğu bu şekilde başarıya ulaşabilir. Burak TEKŞEN Görme Engelliler Sınıf Öğretmeni Engellilerin yaşadığı zorluklar kısaca özet Engelli bireylerimiz maalesef Yurdumuzda dünya standartlarının altında hizmet görmektedirler. Kaldırımlar ,yollar, hatta evler özürlü kişilerin ihtiyaçlarına göre dizâyn edilmelidir. Engelli bireyler yaşadıkları toplum içerisinde psiko-sosyâl ve ekonomîk meselelerle karşılaşmaktadır. Bu sorunlar, engellî ailesinin bu durumla yüz yüze gelmesiyle başlamakta zaman geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Engelli bireyin yaşadığı sıkıntı ve zorluklar hem aîle hem de sosyal çevresinde kendini gösterir. Engellilerin yaşadığı en büyük sıkıntı ayrımcılığa uğramaktır. Meselâ, engellîlerin üretîme katılamaması dolayısıyla işsizlîk sorunu yaşaması en temel sorunları olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra temel insanî hizmetler eğitîm, sâğlık, barınma, sosyâl güvenlîk, istîhdamden fırsat eşitliği temelînde yeterince yararlanamamaları da onların engellî olarak damgalanması, ayrımcılığa uğraması ve dışlanması boyutunda değerlendirilmelidîr. Bu bildiride, engellî bireylerin ve âilelerinin sorunlarla yüzleşmesî, verdikleri tepkiler, kabul etme süreçlerî, sorunun çözümüne katılmasının yanı sıra, toplumun engellilere bakış açısı, tutum ve davranışları, onların yaşadıkları toplumdan dışlanmalarına yol açan etkenler, fîzîksel çevrede karşılaştıkları sorunlar, eğitim ve istihdam alanındaki yaşadıkları güçlükler ve bütün bunların giderilmesi için ihtîyaç duyulan çalışmalar ele alınmaktadır. Ayrıca, engellinin sorun yaşadığı ilk andan çözüm evresine dek geçen aşamalarda, sosyâl hizmetin, ötekî disiplinlerle ekip çalışması halînde sorunlara daha temellî çözümler üretmesi sürecide îrdelenmektedîr. Fuzulim in verdiği örneğe benzer bir örnekde ben vermek istiyorum. Bizim burada Yaşar diye zihinsel engelli bir adam var 35-36 yaşlarında tek sorunu zihinsel vucud olarak ARNOLD SVANZANEGER e benziyor onunla şakalaşmak isteyenleri eline gecirdiği an işleri bitik konturolsüz bir şekilde yumruksallar kazara bu yumruklar size denk gelirse işiniz bitik böylesi bir adam bizim Yaşar. Gelelim yaşar ın cinselliğine Yaşarı çevredeki bir köyde oldukça büyük bir ahırı olan bir vatandaş çalıştırmak için yanına alır Yaşar ahırın yanında bulunan bir odada yatıp kalkar ona tarif edilen işleri yapar. Günün birinde meşhur olay patlak verir neden meşhur olay olduğunu sonra anlatacam Yaşar köyün çobanının kızını ahırda kıstırır ve ırzına gecer. Tam bir skandal kimse ne yapaçağını bilemez belli bir müddet düşünülür yapılaçak en uygun işin cobanın köyden uzaklaştırılması olduğu düşünülür ve coban köyden uzaklaştırılır.. Ama çinselliği bir kere tadan Yaşar artık yerinde durumaz bu seferde köyün kızlarına sarkmaya başlar Yaşar ı gözünün döndüğü böyle zamanlarda zapdetmek her babayiğidin harcı değil 2-3 kişi birlikte yaşarı ançak Yaşarla başa çıkamayacağını anlayınca Yaşarı da köyden postalar Yaşar Bayburt a geldiğinde yaptığı vukuatları duyan Bayburt un zibidileri yaşar a bir oyun hazırlarlar güya yaşara bir kız bulmuşlar yaşarı evlendirecekler bu zibidilerden biri kadın kılığına girerek o gece yaşarın koynuna girer diğer zibidilerde bencereden bunları izlemekteler Yaşar lambayı söndürüyor kadın kılığına giren zibidi lambayı yakıyor yaşar lambayı söndürüyor diğeri lambayı yakıyor diğer zibidilerde pencereden dikizlemekteler tabi Sonunda yaşar ın çanına tak demiş olacakki kadın kılığına giren zibidinin üzerine cullanıp donunu sıyırmaya kalkıyor Yaşar ın elinden kurtulmak kolaymı başlıyor bizim kisi arkadaşlarına bağırmaya -ulan olum kurtarın beni ırzıma gececek bu Pencereden dikizleyenler içeri girip yaşarın elinden arkadaşlarını kurtarırlar Ama bu olay günlerce yıllarca anlatılır kahvede sokakta orda burda. Sonunda yaşara nemi oldu? Yaşarı a götürmüşler ve çinselliğini hissetmemesi için ilaç verdirmişler Doğrumu yapmışlar yanlışmı yapmışlar tartışılır tabi... bence arkadaşlar bu konu yanlış tartışılıyor. Konu engellilerin cinselliği mi yoksa zihinsel engellilerin cinselliğimi. Bunları ayırmadan tartışmanın bir anlamı yok bence. ŞAyet Konu Zihinsel engellilerin cinselliği ise ın söylediklerine tamamen katılmasamda "" Bütün vücudu kurtarmak adına kanserli olan bir organın kesilebileceği "" mantığından hareketle zihinsel engellilerin cinselliğini yaşaması pahasına etrafına ve diğer insanlara zarar vermemleri için kontrol altında tutulması yerinde olur düşüncesindeyim. Akıl medeni kanundada dinde de aranan ilk şarttır. Aile hayatındada Sosyal Hayatta da İlk Şarttır. Özgürlükler denilince ; Kim ne karışır benim cinselliğime gayet zararlı bir yaklaşım bence. Kim ne karışır diyorsak kendimiz bildiğimizi yapmalıyız ve at gözlüğünü takıp önümüzde ne varsa aklımız ne biliyorsa onu yapmalıyız. Değişik fikirler ve görüşler insanı herzaman geliştirir ileri götürür. Özgürlük sınırsız değildir hiçbirzaman. Cinsel Özgürlükte böyledir Diğer Özgürlüklerde. Biz kabul etsekte böyledir etmesekte. Çünkü benim özgürlüğüm başkasının özgürlüğünü engelliyorsa bu özgürlük olmaz bencillik olur. Şunun gibi bir yaklaşım düşünebilir insan """" ya arkadaşım ben zaten cinsel özgülüğümü yaşayamıyorum yıllardır engelliyim kimse güzellikle cinsellik yaşamıyor benimle eeee o halde benim hakkım değilmi cinsellik bende gücümün yettiğinden bunu alırım HAKKIM DEĞİLMİ CİNSELLİK BENİM DDDDD Yaşar Örneği bununla aynı mantık bence Yaşar zihinsel engelli ama zihinsel engelli olmayan bir engellide şalterleri atınca bu şekilde düşünebilir pekala. İşte Bu yüzden Hiçbir Özgürlük Sınırsız değildir ve olamazda. Selam ve Sevgiyle kalın....... Bazı şeylerin altını kalın kalın çizmek gerekir..Tartışamıyoruz çünkü.. 1- Zihinsel engelli birinin özgürlüğüne tecavüz edilmiyor mu bu şartlarda? Yani onlar azınlık olduğu için mi, onlardan zarar gelir diye mi, yoksa üremelerinden korkulduğu için mi bu kadar fütursuzca, karar verebiliyorsunuz.. Ayrıca zihinsel engelin derecesi ne? Ne kadarı zararlı da ne kadarı zarasız bu işin? Buna bırakın hekimler karar versin.. Ya toplum içinde yaşayabilir, yada yaşayamaz desin.. Toplum içinde yaşayabilir dediklerinin özeline kimse karışamaz.. Toplum içinde kendini sevk ve idare edemez dedikleri adı üstünde ''hasta''dır. 2- Din insanların özelini düzenler.. İnanan insanların özelini kendi öyle istediği için din ve gelenekler belirler.. 3- Devlet insanların genelini belirler, belirlemeye çalışır, görevi budur.. Devletin temel görevi hiç bir ayrım gözetmeden bireylerin asgari geçimlerini sağlamaktır.. Bu herkes için böyledir.. Devletin görevi, hiç bir engelli ayrımı yapmadan, bireyin asgari insanca yaşayabileceği şartları ona vermektir.. 4- Bu gün zihinsel engellilere yapılan bu IRKSAL saldırıyı düzenleyenlerin yarınki hedefi fiziksel engelliler olursa cevabınız ne olacak? Bununla ilgili de eminim bir sürü dini ritiüel vardır.. Bu nerde biter, sonu gelir mi? Garantisi her şey de olduğu gibi kişiler mi olacak? Bu saldırı ve önermeleri bence tam anlamıyla IRKÇIDIR, SAKATFOBİ'dir.. Toplum yararı gözetilerek tüm engelliler sabun yapılacak önermesiyle aynı şeydir.. 5- Bırakın o yüzden devlet başındakiler devlet şapkasını, dini önderler kendi simgelerini bilim adamları da kendi başlıklarını taksın.. Kişilerin karnından konuşmasın.. Sorunlar, iyice içinden çıkılmaz hale geliyor.. Bir adam hem devlet adına, hem din adına hem de ilim adına konuşması mümkün değildir.. Bir yüzü vardır insanın.. Yani bir yüz seçme zorunluluğu vardır.. Onların görevi, onuruyla eğitim alan, onuruyla iş bulan, onuruyla yaşayabildiği mekanlar da yaşayan engelli yaratmaktır.. Öbür tarafı ise toplumla engelli arasında bir şekilde çözülür. Topluma verilecek tek mesaj şudur HER ŞEY HERKESİN HAKKI.. boyle bır konunun acılma geregı bıle yoktu. topluma ve burdakı okuyanlara hıcbırsey kazandıracagını sanmıyorum. konu cınsellık oldugundan bıranda herkezın ılgı odagı olabılıyor. burayı la karıstırmayalım bu tür yazı ve haberlerı oraları pek sever SLM NEYE ÜZÜLÜYORUM BİLİYOR MUSUNUZ UKARUDAKİ YAZIYI YAZAN İNSANIN BAŞINDA YAZMASINA. YUKARIDAKİ YAZIYI YAZAN KİŞİ SIRADAN ALT YADA ORTA SEVİYEDE SOSYO KÜLTÜREL SEVİYEYE AİT BİR KİŞİ OLSA GÜLER GECERDİM YADA BİR İKİ İRONİK ESPRİLİ YAZI YAZARDIM FAKAT BAŞINDAKİ PROF. DR ÜNVANI SİNİR KATSAYI MI FAZLASIYLA ARTIRIYOR. ÇÜNKÜ BU ÜLKE O ÜNVANI VEREBİLMEK İÇİN YILDA MİLYONLARCA DOLAR HARCIYOR BÜTÇE ARIYOR. BU İŞİN BİR YERİNDE BİR CARPIKLIK VAR YA BU ÜNVANLARI ALMAK ÇOK KOLAY YADA BÖYLE ÜNVANLARA SAHİP OLMAK İÇİN BÖYLE FİKİRLER BEYAN ETMEK GEREKİYOR. GERCEKTEN İLGİNÇ HUTBELERİ CAMİ HOCALARI CAMİLERDE İMAMLAR VERİR SANIRDIM. FAKAT ARTIK BEN GÖRMEYELİ İŞLER OLDUKCA DEĞİŞMİŞ ARTIK İNTERNET SAYFALARINDA PROFLAR VERİYOR OLMUŞLAR. NEDİYELİM HAYIRLI OLSUN....... ENGELLİ OLMANIN GETİRDİĞİ SORUNLARDAN BİRİSİ DE CİNSEL İLİŞKİ YAŞAYAMAMAK OLMASA SANIRIM. ÖZELLİKLE HAYATI PAYLAŞABİLEÇEĞİ KİŞİYİ BULMAKTIR. İNANIYORUM Kİ TOPLUMSAL ETKİLER ÖZELLİKLE ENGELLİNİN DİLENCELİKLE EŞ TUTULDUĞU ÜRETMEYEN İŞE YARAMAYAN,BİRŞEYİ YAPAMAZ YARGILARI.. KİŞİLER OLARAK TOPLUMUN HER KATMAN VE SINIFLARIN BEYNİNDEKİ YARGIYI DEĞİŞTİREMEDİĞİMİZ SÜRECE EŞ SECERKEN AİLELER KARŞI ÇIKACAK FARKLI DÜŞÜNCELER OLUŞACAK EVİ NASIL TEMİZLEYECEKSİN.. PAZARA NASIL GİDECEKSİN O İŞİ YAPAMAZ BİLE... GİBİ BİR ÇOK SENİ SEVENDEN YADA TANIMADIKLARIN YARGILARI BAŞLAYACAK. BUNLARI HEPİMİZ BİLİYORUZ. ÖYLE İSE NE YAZDIKLARI GİBİ GÖZÜ AÇILMADIK SIĞIRCIK YAVRUSU GİBİ ÖLÜNECEK Mİ? ELBETTE HAYIR. BİZLER OMIUZ OMUZA EKONOMİDE SOSYAL HAYATTA SANATTA VB. BİR HAREKET EDER DOSTA DÜŞMANA BİRLİKTELİĞİN GÜÇÜNÜ ORTAYA YANARDAĞIN PÜSKÜRTÜ LAVLAR GİBİ ÇIKARTABİLİRSEK BİREYLERİN KENDİNE KURTARMASI DEĞİL ENGELLİLERİN KÖLELİĞİ KIRMASI DEMEKTİR. ... sitesi engelli bireylere teknik anlamda çok faydası olan bir site bunu inkar edemem ama ne hikmetse din ve dini termolojilere hep ön yargılı bir yaklaşım var. Gelelim yazıya. Zihinsel engelli bir birey,ihtilam olduğu zaman yıkanmasa herhangi bir mesuliyeti yoktur.Yani bazı arkadaşların Sayın Seyyar'ı bu yönde eleştirmesi çok saçma çünkü Sayın Seyyar'ın kasteddiği bu değil,Kaldı ki Sayın Seyyar İslam’ın bu kuralını bilmeyecek biri de değildir. Zihinsel engelli bir birey cünüp olduğu anda guslederse vücudunun rahatlayacağı eğitimi verildiğinde,bu his her hasıl olduğunda banyo yaparak kendisini dizginleyebileceğin öğretisinden şekildeki insanların öğrenme özelliği farklıdır. Zihinsel engelli biri bir çok fiilinin doğru yapamadığı gibi cinsellik konusunda da eksik engelli birinin orantısız güç kullanıp sokaktaki birine tokat atmasını,yumruk atmasını ,yumruğu yiyen birine izah edersiniz ve bir çok insanda anlayışlar karşılar.zihinsel engelli olduğu içinAncak,zihinsel engelli bir ferdin adamın kızına tecavüz ettiğinde aynı hoşgörüyü bekleyemezsiniz. Sayın Seyyar'ın gusulle ilğili önerisi bu insanların cünüp gezmemesi değil onların oto kontrol mekanizmasına sağlayacağına düşündüğü katkıdır. Hoş,Oturanboğa'nın bunu anladığından şüphem yok. Cinselliği yaşamayı değil, yaşamamayı öğüt veren, ve cinsellik söylemi yoluyla kişilerin bedenleri/benlikleri üzerinde söz söyleme gücünü kendinde bulan bu zihin yapısının maluliyetini göstermek için bence çok fazla şey söylemeye gerek yok.oturanboğa Zihinsel engelli bir bireyin cinselliğini yaşayabilmesine imkan bunu nasıl yapacağız? Dini tamamen bir kenara bırakıp,tamamen çözüm bulmaya yönelik aklıma gelen; 1-Zihinsel engelli bireyi evlendireceksiniz Türkiye’de bırakın zihinsel engelli bir bireyi işi gücü olan,bedeni engeli olan insanların bile evliliğine nasıl bakıldığını hepimiz edelim evlendirmeyi başardık,bu insanın üremesinden tutunda,topluma sağlıklı bir birey yetiştirmesine kadar karşılaşılacak birçok problemi nasıl çözmeyi hedefliyorsunuz? Veya 2-Zihinsel engelli oğlunuzun cinsel İhtiyacını karşılamak için elinden tutup her hafta bilemedin haftada iki gün geneleve götüreceksin. Peki, engelli kızı olan ebeveynler ne yapacak? Erkek kiralayıp,kızımın cinsel ihtiyacını bir gideriver mi diyecek? Hangi baba veya anne bu kadar çirkefleşebilir? Şayet bir görüşü eleştiriyorsanız bu görüşe alternatif görüşü de engelli birey cinselliğini yaşamalı diyorsanız,nasıl olacağına dair de somut bir yanıtınız olmalı. Ve aileler çocuklarının cinsel güdülerinin önünde durmak için değil, onların bu ihtiyaçlarını gidermek için birşeyler yapmalıdıroturanboğa Sayın Oturanboğa,zihinsel engelli bir kızınız var diyelim onun cinsel ihtiyacının önünde durmayıp gidermeyi istediğinizi farz bu ihtiyacı karşılamayı düşünürdünüz? Sayın Seyyar çıkıp deseydi ki; Tıp ilerlemiştir zihinsel engelli bireylerin cinsel güdülerini iğneyle,ilaçla uyuşturalım,bu dertle aileler hiç vakit bunu eleştirelim derdim ancak oto kontrol mekanizması üzerine bir fikir belirtti diye bu denli eleştirilmesi,üstelik eleştirenlerin farklı bir görüş belirtmemesi bence hiç mantıki değil. Afrika kabilelerinde kadınların sünnet edilmelerini nasıl açıklayabiliriz ki.Oturanboğa Erkeğin sünnet edilmesi tıbbi bir gerekliliktir. Erkeklerin sünnet olmadığı toplumlarda rahim hastalıkları oranı, sünnet olan toplumlara göre çok daha fazladır. Yalnızca Müslüman olanlar değil, farklı dine inanlar hatta dinle bağlantısı olmayanların bile yaptırdığı bir müdahaledir. Kadının sünnet edilmesinde de bazı faydalar olmuş kadının orgazm olması daha kolaydır.tabi ehil ellerde yapılması şartıyla. Yani, insanın en doğal güdüsü olan cinsellik eylendiğinde kişilerin "sosyal gelişimleri engelleniyor", ama yaşamı boyunca cinsellik tatmayınca sosyal açıdan hiç bir sorun olmuyor. Öyle mi?oturanboğa “Evlilik dışı veya birden fazla değişik kişilerle kurulan cinsel ilişkiler, cinsel hayatın manevi ve estetik boyutunu zedelediği gibi, kişiler arası sevgi ve şefkat ilişkisinin gelişmesini de önlemektedir. Dolayısı ile aile yuvası atmosferinden uzak olan bu gibi ilişkiler, kişilerin fıtri, psiko-sosyal gelişmelerini de engellemektedir.” Evlilik dışı ilişki yaşayan erkekte kalıcı psikolojik sıkıntılar olmasa da kadınlarda bu fazlasıyla görülür. Birden fazla kişiyle ilişkiye giren erkek psikolojisi ile kadınınkini denk ise hiç göremezsiniz. Kadınların ruhsal yapısı çok farklıdır, daha duygusal ve narin canlılardır. Kadının doğasında sahiplenilmek erkeğinkinde ise sahip olma içgüdüsü ki,çok fazla erkekle ilişkiye giren kadının rahim kanserine yakalanma ihtimali bozulan ,ruhsal yönden çöküntü yaşamasına yol açacak bir yolun eleştirilmesinden daha tabi ne olabilir. Sayın Seyyar’ın, Evlilik dışı ilişki yaşayan veya birden fazla değişik kişilerle kurulan cinsel ilişkilerin,insana zarar vereceği fikrine evlenmemiş bir insanın ise bu kapsamla kıyaslandığında daha sağlıklı bir psikolojisinin olacağı fikrini taşıyorum. Sayın Seyyarı bence anlamayı deneyin, anlarsanız bence eleştirecek konuların dahi yüzeysel kalacağını görürsünüz. Son olarak Oturan boğa ve Zihinsel engelli bireylerin cinsel ihtiyacının karşılanması gerektiğini savunan arkadaşların, önerisini yazmalarını rica ediyorum. Saygılar… Abdest almanın suyla temas etmek dışında hiç bir yararı yoktur, olamaz. Yani olduğuna inanabilirsiniz tabii, ama "vardır" demek sahiden anlamsız olur. Kadın ve erkekte olduğu varsayılan sahiplenilme-sahip olma vb. ikiliklerin veri olarak alınmasına tamamen karşı çıkıyorum. Kadın da erkek de her şey olabilir. Kadın ya da erkek olmak herhangi bir duygunun ya da yeteneğin olup olmaması konusunda belirleyici değildir. Erkek ne kadar cinsel açlık duyarsa, haz peşinde koşarsa, kadın da aynı ölçüde hareket eder. Elbette toplumsal kurgular sonucu kadın cinsel ilişki yaşamaktan dolayı suçluluk duygusu içine sokulur, ama bu, kadının doğal yapısından değil, toplumsal kurgular sonucunda olur. Aksini iddia etmek bence mümkün de değildir. Zira dünyanın dört bir yanında cinsel özgürlük vardır ve orada kadın da erkek de istediği ilişkiyi yaşamaktadır; kimse de bu sebeple travma yaşamamaktadır. Çok sayıda cinsel ilişki yaşamanın artık o çok sayı ne kadarsa? ya da birden fazla kişiyle birlikte olmanın artık o kişilerin cinsel organları nasıl zararlıysa? zararlarını merak ediyorum? Rahim kanseri konusunda "kocanla olursan rahim kanseri olmazsın, çünkü onun cinsel organını bedenin tanır" mı diyorsunuz? Cinsel yolla bulaşan hastalıklar derseniz tamam, çok eşlilik -eğer korunmazsanız- cinsel hastalıklar konusunda sorun yaşamanıza sebep olabilir, ama rahim ya da testis kanseri konusunda çok eşlilik öne sürülürse, bunun açıklmanması pek mümkün görünmüyor bana. Sünnet olmanın yararlı olduğuna dair tek bir şey bilmiyorum Sünnet olmanın mantığı tıbbi değil, dini/sosyolojiktir. Bazı insanlarda bazı sorunların yaşanma riski ortaya çıkarsa, o zaman dinine felan bakılmaksızın sünnet olunur. Onun dışında sünnetin zararı var yararı yoktur. Milyarlarca sünnetsiz insana "sağlıksız" diyemeyiz heralde? Kadının sünnet edilmesi ise tam bir zulümdür. Erkek egemenliğinin kadın üzerinde kurduğu baskının en sadistçe tezahürüdür. Benim Seyyar hocaya eleştirim çok net "zihinsel engellilerin cinselliği" diye bir makale yazıyorsa hoca, "abdest alın"dan başka söyleyecek sözü de olmalıdır. Yoksa, o zaman yazmamalıdır o makaleyi! Zihinsel engellilerin cinsellik yaşayamamalsını dert ediyormuş ve birşeyler söylüyormuş gibi yapıp, hiç bir şey söylememek, bence "ikiyüzlü" bir tavır. Kaldı ki hoca sınırları çizerken sadece zihinsel engellileri o sınırın içinde tutmuyor. O sınırları sakatlar dahil her insan için geçerli sayıyor. Yani Seyyar hoca sakatlara değil, herkese, "evlilik dışında cinsellik yaşama" diyor. Bu bağlamda, konuyla ilgili en zor örnekleri verip, "kardeşim, zihinsel engellileri bırakalım da herkese tecavüz mü etsinler" demek, kaçamak dövüşmektir bence. Zira, hadi onları tutarken bahanen tecavüz, peki diğerlerini hangi bahaneyle tutacaksın?Çözüm adına şöyle fikir yürütebilrim Öncelikle, kimin kiminle ne yaptığından kime ne? Cinsel ilişki iki kişi arasında yaşanır. Bu kişiler hayatlarından memnunsa, iradelerini "öyle yaşamak"tan yana koyuyorlarsa, üçüncü kişilere söz düşmemelidir Zihinsel geriliği olanlar için doğum kontrolü gerekli olabilir tabii Masturbasyon, yapay cinsel tatmin araçları, seks işçileri ile ilişki ve tabii karşılıklığa dayanan ilişkiler. Bunlara engel olmamak sanırım çözüm için en etkili adım olur. Not Bügüne dek konuyla ilgili hiç bir akademik yazı okumadım. Eminim bu konu literatürde bolca işlenmektedir. Bizimkisi el yordamıyla yolumuzu bulmaya çalışmak... Not Not "ne hikmetse din ve dini termolojilere hep ön yargılı bir yaklaşım var" eleştirine katılmıyorum Zira sende bu sitenin bir üyesisiin ve düşüncelerini özgürce ifade edebiliyorsun. Senin gibi düşünen binlerce üyemiz vardır eminim, onlar da istedikleri gibi tartışmaya katılabilirler. Ayrıca ben ya da başka birisi tartışmalarda görüş yazdığında bu görüşler sadece şahısların görüşleridir. Sitenin misyonu ya da görüşü değildir. Burada her göüşte insan mevcut... Yeter ki senin gibi tartışmayı bilsinler Slogan atıp provakasyon yapmasınlar... SEYYAR'ın sizlere mesajı... Sayın SEYYAR'ı engelliler üzerine yazdığı kitap ve bir çok makalesinden acımasızca eleştirildiğini düşündüğüm için ; Sayın SEYYAR'a sitemizden ve makalesi üzerine yapılan tartışmadan bahsettim,kendisi sitemizi ziyaret ederek yazılan yorumları okudu..Makalesinin Radikal ve Milliyet gazeteleri tarafından çarpıtılarak yayınlandığını ve Makalesinin aslının resmi sitesinde olduğunu ifade bu şekilde yayınlanmasından dolayı insanların farklı algıladığını ve bu durumun kendisini fazlasıyla üzdüğünü sözlerine ekledi. Sayın Oturanboğa da sağolsun durumu kendisine ilettiğimde makalenin aslını konunun başına anlayışından dolayı teşekkür ediyorum. SEYYAR'ın Makalesi Sayın SEYYAR,Site üyelerinin konu ile ilğili sorularına yanıt verebileceğini ve sosyal diyalog ile güzel mesafelerin katedilebileceğini düşündüğünü mesajında arkasında olduğunu ancak kendisininde hata yapabileceğini de söylemeyi ihmal etmedi. Sayın SEYYAR'ın makalesini okuyan ve sorusu olan kardeşlerin başlığa yazmalarını rica sorularınızı ileteceğim ve Sayın SEYYAR'ın yanıtlarını da aynı şekilde buraya ekleyeceğim. Saygılar SEYYAR'ın Sorulara Verdiği Yanıtlar SEYYAR'ın soru ve yorumlara cevapları Türkiye’de Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın Cinsellik ile ilgili bir çalışması var mı? Veya Ali Seyyar Hoca’nın makalesi devletin görüşü müdür? Cevap 2005 yılında Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 21 bilim adamının katkılarıyla “Zihinsel Özürlüler ve Cinsellik” ismi altında bir çalışma yapmıştır. Ali Seyyar da bu bilim adamları içinde yer almıştır. Bilim adamları bu katkılarının karşılığında herhangi bir ücret almamışlardır. Çalışmaları tamamen gönüllülük esasına dayanmıştır. Bu çalışma, bilim adamlarının ortak görüşüne dayandığı için, derleme niteliği taşımaktadır ve dolayısıyla genel bilgilendirmeye yöneliktir. BU çalışmanın içeriğini okumak isteyenler ÖZİDA’nın eb adresine müracaat edebilirler Dolayısıyla Ali Seyyar’ın Radikal’de bahsedilen şahsi görüşleri, bu çalışma ile ilgili değildir. Ali Seyyar’ın makalesi, “Zihinsel ve Bedensel Engelli Çocukları ve Aileleri Araştırma Eğitim ve Dayanışma ve Yardımlaşma Deneği” nin talebi üzerine kaleme alınmıştır ve derneğinin çıkarttığı kitapta sansürlü olarak yayınlanmıştır. Sansürsüz biçimde yeniden kaleme alınan makale “ÖZÜRLÜLERE ADANMIŞ SOSYAL POLİTİKA YAZILARI” kitabında yayınlanmıştır. Sansürsüz makalede geçen görüşler, Ali Seyyar’ın şahsî görüşlerinin bir yansımasıdır. - - Spastik NEYE ÜZÜLÜYORUM BİLİYOR MUSUNUZ YUKARUDAKİ YAZIYI YAZAN İNSANIN BAŞINDA YAZMASINA. YUKARIDAKİ YAZIYI YAZAN KİŞİ SIRADAN ALT YADA ORTA SEVİYEDE SOSYO KÜLTÜREL SEVİYEYE AİT BİR KİŞİ OLSA GÜLER GECERDİM YADA BİR İKİ İRONİK ESPRİLİ YAZI YAZARDIM FAKAT BAŞINDAKİ PROF. DR ÜNVANI SİNİR KATSAYI MI FAZLASIYLA ARTIRIYOR. ÇÜNKÜ BU ÜLKE O ÜNVANI VEREBİLMEK İÇİN YILDA MİLYONLARCA DOLAR HARCIYOR BÜTÇE ARIYOR. BU İŞİN BİR YERİNDE BİR CARPIKLIK VAR YA BU ÜNVANLARI ALMAK ÇOK KOLAY YADA BÖYLE ÜNVANLARA SAHİP OLMAK İÇİN BÖYLE FİKİRLER BEYAN ETMEK GEREKİYOR. GERCEKTEN İLGİNÇ HUTBELERİ CAMİ HOCALARI CAMİLERDE İMAMLAR VERİR SANIRDIM. FAKAT ARTIK BEN GÖRMEYELİ İŞLER OLDUKCA DEĞİŞMİŞ ARTIK İNTERNET SAYFALARINDA PROFLAR VERİYOR OLMUŞLAR. NEDİYELİM HAYIRLI OLSUN....... Cevap Zannederim, Radikal gazetesinin başlığından ve bazı pasajların bağlantısız olarak verilmesinden ve bazı arkadaşlarımızın makalenin bütününü okumadan böyle yorumlar yapabiliyor. Özürlülük bağlamında yaptığım çalışmalarımdan dolayı, bilim dünyasının temsilcilerinden çoğu zaman eleştirildiğimi söylersem ne düşünürsünüz acaba. Ben de her zaman özürlülerle ilgili bilimsel çalışmaların yetersizliğinden yakınarak bu alanda bir katkım olsun dedim. Çalışmalarımın % 95’i özürlülerin sosyal güvenliği, istihdamı, özel eğitimi, sosyal bakımı ve manevi bakımı ile ilgilidir. Cinsel Eğitim ile çalışma da benden istendiği için yazdım. Ben, özürlülere dönük bilimsel çalışmalar yaptığım için, özürlülerden destek alacağımı düşünüyordum. Ne de olsa hiçte mecbur olmadığım halde onlar için bilimsel çalışmalar üretiyordum. Herhangi bir akademik unvanı olan bir bilim adamının sizler için bir makale ürettiğine duyduğumda ben o akademisyeni hep tebrik etmişimdir. Çünkü bu alanda maalesef akademik çalışmalarımız çok az. Sosyal içerikli konularda belirli dünya görüşlerinin ortaya çıkacağı muhakkaktır, bundan dolayı yazarın ciddi düşüncelerine alay edercesine tenkit edilmesi yerinde değildir diye düşünüyorum. O zaman hiçbir akademisyen sizler için bir yazı kaleme almaz. Zaten alması yönde de maddi teşvik yok. Tam aksine bilinmeyen konulara el atan bilim adamları kariyerlerine zarar verirler. Bir taraftan cinsel eğitim konusuna bütüncül bakışın bir gereği olarak dinî boyutlara da yer verdiğim için, makalem sansüre uğrar diğer taraftan da “muhafazakar” akademisyenler de profesörlük çalışmalarımı incelerken “ayıp” veya “sosyal politika” bağlantısı bulamadıkları için makalemin bütününü bile değerlendirmeye uygun görmezler. Neden yabancı kaynaklarda “SEKS” geçtiği için. Sosyal Politikaların sosyal pedagoji yönünün olduğunu ben kime anlatacağım? Kısacası, profesör olmak o kadar kolay değil, üstelik farklı çalışmalarımdan dolayı da kariyerimin önüne birçok engeller çıkartıldığını burada söylersen konunun dışına çıkmış olurum. Yukarıdaki cümlelerin bu şekilde düşünülmeden yazılmış olması hakikaten üzüntü verici, Ali Seyyar’ı bilmeden, çalışmalarının %1’ini okumadan, dinin ve dinimizin esaslarını bilmeden, din İslam ile bilimin birbirlerini tamamladığını bilmeden ortaya çıkan düşünceler elbette kişilerin sinir katsayısını artırır. Yazdıklarım, dinini bilmeyen ve dolayısıyla tam olarak yaşayamayanlara garip gelebilir, ancak cinsel eğitim noktasında dinin din adamlarının da bir görüşü vardır. Ben meseleye bütüncül yaklaştım ve dinin görüşlerine de yer vermeyi uygun gördüm. - - - Soru Cinsel eğitim makalenizde olduğu gibi bazı çalışmalarınızda dinî görüşlere de yer veriyorsunuz. Bunu niçin gerekli görüyorsunuz? Cevap İslam dini, sosyal hayatımıza yönelik olarak çok dikkat çekici ve pozitivist bilimlerin de kabul ettiği olumlu mesajlar vermektedir. Bunlardan yararlanmamak, hakikati bulma yolunda bir eksiklik olur. Hata yapmamak adına dinî açılımlı yazılarım, ilahiyatçı hocaların tasvibini alarak kaleme alınmaktadır. Haddizatında sosyal bilimciler, dini konulara da vakıf olmaları gerekmektedir. Ben de dinî konuları inceleyen bir insanım. Nitekim ilahiyatçıların onayını ve desteğini de alarak multi disipliner kitap çalışmalarım da vardır, yani hem dinî içerikli, hem de sosyal içerikli çalışmalardır bunlar. Mesela “YILDILZAR ENGEL TANIMAZ” kitabımda özürlü sahabelerin hayatını inceledim. Bu kitabın önsözünde İlahiyatçı akademisyen hoca Doç DR. Ayhan Tekineş’in bir takrizi onaylı bir yazı vardır. Diğer taraftan” SOSYAL HİZMETLERDE MANEVİ BAKIM” kitabımın ikinci baskısında yine ilahiyatçı bir hocanın Prof. Dr. Faruk Beşer’in bir önsözü vardır. Kısacası, çalışmalarımızın içeriği, hem sosyal bilimler açısından, hem de manevî bilimler açısından bütüncül yaklaşım sergileyen bir üsluptadır. - - - Shukufe hıh engellının her derdı tamam bı bu eksıktı musluman gecınıp fetva verıyor mubarek zat Cevap Fetva vermiyorum, dinin tavsiyelerinden de yola çıkarak günümüzün meselelerine şahsi önerilerde bulunuyorum. Müslüman geçinmiyorum, Müslüman gibi yaşamaya dikkat ediyorum. Ama benim de şahsi hatalarım vardır elbette. Ama bundan dolayı şahsıma başka türlü yakıştırmalar yapmayınız lütfen, bundan fevkalade üzülüyorum. Söylediğiniz sözlerin doğrululuğunda bir eksiklik olursa bu sefer bu sözlerin muhatabı sizlerin olduğunu unutmayınız. - - - Saban İSMİNİN ÖNÜNDE PROFESÖR İMZASI OLAN KİŞİLERİN BÖYLE KONULARLA DEĞİLDE ; O ARKADAŞLARIN TEDAVİLERİNE YÖNELİK ARAŞTIRMA YAPMALARI VE ARAŞTIRMALARI İLE GÜNDEME GELMELERİ BENİM İÇİN DAHA SEVİNDİRİCİ OLURDU. TAMAMEN KİTAP SATIŞI İLE İLGİLİ BİR HABER MİŞ GİBİ GELDİ BANA. Cevap Ben hekim değilim, sosyal bilimciyim. Dolayısıyla sosyal pedagojik konulara ağırlık verebilirim. Cinsel istismar vakalarını önlemek açısından çok önemsediğim cinsel eğitimle ilgili çalışmalarım, toplam çalımlarımın içindeki yeri sadece %1-2 oranındadır. Kitap satışına yönelik bir girişim olduğunu söylemek doğru değildir, çünkü makalenin tam metnini kendi web sitemde veriyorum. İsteyen ücretsiz olarak oradan okuyabilir. Diğer makalelerimi de veriyorum. Bilim, paylaşıldığında güzeldir ve faydalıdır. Üstelik makalenin yer aldığı “özürlülere adanmış sosyal politika yazıları” kitabı, ADAPAZARI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ tarafından basılmış olup ÜCRETSİZ olarak dağıtılmıştır ve dağıtılmaktadır. O kitapta da cinsel eğitimin yer aldığı pay sadece % 5 civarındadır. - - - Wale Zihinsel engellilerin din ile ilgili bir mükellefiyetleri söz konusu olmadığından dinin gerekleri ile sorumlu tutulamazlar. Bu Özürlüler Yüksek Kurulu üyesi olan Prof. ile ilgili aklımdan bir çok cümle geçiyor, ancak alenen ortaya söylenemeyecek sözler olduğundan yutkunmakla yetiniyorum!!!!! Cevap Siz de bildiğiniz gibi zihinsel engellileri, akademik zeka seviyeleri açısından birkaç kategoriye ayırmak mümkündür. Eğitilebilir ve öğretilebilir seviyesinde olan zihinsel özürlüler, birçok sosyal konuları kavrayacak kapasitedirler. Az çok okuma yazma bilenler sosyal zekalarıyla ve aklî imgelerinin gelişmişlik düzeylerine göre dinî yönden sorumludurlar. Herkes, akıl ölçüsüne göre dini görevler karşısında sorumludur. Ben zihni kapasitesi yetersiz olduğu halde camide cemaat ile namaz kılan insanlar gördüm. Belki tam erkanıyla namazlarını ifa edemeyebilirler, ama şu veya bu şekilde ifa etmekten manevi haz aldıkları ortadadır. Herkes dinini, inancı ve aklı nispetinde yaşar ve yaşamaya hakkı vardır. Yanlış sözler söylemek ve karşınsıdaki kişi haksız yere itham etmek yerine yutkunmak, çoğu zaman daha doğrudur. Bir kez daha yutkunun ve ondan sonra elinizi vicdanınıza koyun, nefsinizle mi konuşuyorsunuz veya akli selimle mi içinizdekini söylemek istiyorsunuz. Eğer objektif olarak bir katkıda bulunmak istiyorsanız veya haklı olduğunuzu düşündüğünüz bir açılım varsa lütfen yazınız ve ben sizden bir şeyler öğreneyim. Hatalarım veya düşüncelerimde bir arıza varsa hemen düzeltmeye hazırım. - - - Basari ve Halil Yılmaz ve che “işte zihinsel engellilerde de cunüp söz konusu olamaz bence, normal insanda olabilir ancak...” “Bir barca dini bilgisi olan biri tarafından Prof. Dr Seyyar ın yazısının yanlışlıklar üzerine kurulu bir yazı olduğunu söylemek hiç de zor değil zira islamda zihinsel engelli bir insanın dini açıdan herhangi bir mesuliyeti yoktur dolayısıyla bu kişiden boy abdesti yapması beklenilmez.” “zihinsel engelli kardeşlerim islami kurallarda muaftır hocam.” Cevap Zihinsel özürlüler cinsel ve biyolojik gelişim açısından genelde özürlü değildirler. Dolayısıyla bu yönüyle onlar da ihtilam olabilirler. Cinsel eğitimi, sizler dinden tamamen kopuk olarak ele alırsanız, gusül abdest almak gibi bir tavsiyede bulunamazsınız. Sorumluluğumun bir gereği olarak, zihinsel özürlüler de akli imgelerinin gelişmişlik seviyesine göre gusül abdesti almaları veya aldırtmaları gerektiğini söylemem gerekir. Eğer bu hususta tereddütler varsa ve gerçekten dinî duyarlılığın bir gereği olarak doğruları öğrenmek istiyorsanız istiyorsak , Diyanet-DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU’na bu anlamda bir soru yöneltmek mümkündür. İnternet üzerinden böyle bir soruya cevap verilmektedir. - - - OTURANBOĞA Her şeyden önce, zihinsel geriliği ya da herhangi bir sakatlığı olan kişilerin cinsel yaşamı dendiğinde, “şehvani duyguların kontrol altına alınması”, “ cinsel disiplinin kolaylaştırılması” ve “kan dolaşımının boy abdesti sayesinde düzene girmesi” diyerek söze başlayan zihniyet bence temelden sorunludur. Cinselliği yaşamayı değil, yaşamamayı öğüt veren, ve cinsellik söylemi yoluyla kişilerin bedenleri/benlikleri üzerinde söz söyleme gücünü kendinde bulan bu zihin yapısının maluliyetini göstermek için bence çok fazla şey söylemeye gerek yok. Gerçekte zihinsel geriliği olan kişilerin cinsel yaşamlarının olabileceğini dahi kabullenemeyen bir görüşün, sanki onların cinsel yaşamlarının olmamasını sorun ediyormuş ve sorunların çözümü için fikir yürütüyormuş gibi yapması da bence ikiyüzlülük. Cevap Bu cümleler, neyi gösteriyor? Bir defa bu sözler, makalenin tümünü okumadan gazete kupürünün sansasyonel başlığından etkilenerek, sarf edilmiştir. Makalemiz, zihinsel özürlülerin de cinsel hakları vardır gerçeğinden yola çıkarak hazırlanmıştır. Nefsime ağır geldiği için söylemiyorum, ama makalenin bütününü okumadan bir insanın fikirlerini saptırarak ona “ZİHNEN MALUL” demek veya “İKİYÜZLÜLÜK” ile itham etmek çok ağır ve sorumsuzca bir çıkıştır. Bu sözleri sarf eden bir kişiye ben ne diyebilirim ki? Onun adına ben üzüldüm. Şuna dikkat edelim bence Serbestçe tartışalım müzakere edelim ama sorumlu olduğumuzu unutmadan birbirimize iftira atmadan ve beğenmediğimiz fikirlerin sahiplerinin zihin yapılarına yönelik bazı tabî yakıştırmalar eklemeden. Aksi taktirde hiçbir akademisyen sizlerle aynı platformda bulunmak istemez. Biraz ciddiyet lütfen. - - - OTURANBOĞA Son olarak, sanıyor musunuz ki cinsel haz/deneyim yaşamadan ölüp giden kişilerin “psiko-sosyal gelişimi” ve yaşamdan aldığı tat, doyurucudur? İspanya’da yatak şeklindeki tekerlekli sandalyesiyle geneleve gitmek için yalnız başına yola çıkan 42 yaşındaki adamın, polisler tarafından durdurulduğunda, “Bırakın beni, genelev arıyorum” Akşam / diye bağırması mıdır sizlerin “sosyal politikalara ağırlık” vererek ürettiğiniz çözümün sonucu!? Cevap ?!?! - - - CHE toplumumuzda düzenli bir cinsel yaşam ancak evlenilerek elde edile biliniyor. peki engelliler bu imkana sahipmi? hem bu toplum kaç engelli gencini evlendirebilmiş ki? bu sadece onların beceriksizliğimi? bu sadece onların günahımı? bu insanlar yaşamları boyunca cinsel oruçmu tutacaklar tabiki hayır. ister günah olarak görünsün ister ahlaksızlık bu insanlar cinselliklerini yaşamaya çalışacaklardır. her fırsatta hemde. bu günahı yapmalımı yoksa yapmamalımı büyük bir ikilemle yaşamaktadırlar. zaten cinsel sorun olarak da bu kasdedilmelidir. toplum bu insanların yaşamlarınıda düzenlemelidir ki toplumsal değerlerle birlikte dini değerlerde sapa sağlam ayakta dursun. bu da ancak engellilerin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözülmesiyle olmadığı sürece tüm engelliler cinsel kuralları ihlal etmekten yargılanamazlar. bu değerlerde yıpranmaktan ve yıkılmaktan kurtulamaz hocam. Cevap aynen katılıyorum, onun için özürlülerin de sosyal güvenlik kapsamına daha geniş imkânlarla alınmaları yönde çalışmalar yapmaktayım. Doğrusu, cinsel haklar bağlamındaki gelişmeler dediğiniz gibi özürlülerin hayat standardının yükseltilmesi ile mümkündür. Bunun için de özürlü dostu sosyal politikalara daha çok ihtiyacımız var. - - - - Pisicik KAHKAHA ATABİLİRMİYİMM GÜLÜNÇ YAAA HEMDE ÇOKK UĞRAŞTIKLARI ŞEYLER BUNLARMI BIRAKIN KİM NE YAŞARSA NASIL YAŞAMAK İSTİYORSA YAŞASIN KİM OLUYORLAR Kİ ONLAR ÖZÜRLÜ SADECE ÖZÜRLÜYLE EVLENEBİLİR DİYORLAR VE KİM OLUYOR Kİ ONLAR BENİM KENDİME ÖZEL YAŞAMIMA KURALLAR KOYABİLİYORLAR DİNEN O ÖYLE BU BÖYLE DİYEBİLİYORLAR BENCE NE AŞK NE SEVGİ NE DUYGU ADINA BİŞEY YOK ONLARDA AT GÖZLÜKLERİYLE BAKIYORLAR HAYATTA HİÇ BİŞEYİN ÖNÜNE GEÇİLMEYECEĞİNİ BİLEMİYORLAR... Cevap Kimsenin özel dünyasına karıştığımız yok, ancak özel dünyanızın da bir anlamı olmalıdır. Sizleri anlamaya uğraşıyoruz, anlamak isteyenlere de “At Gözlüğü İle Bakıyorlar” diyorsunuz. Galiba ben bu konuyu çok ciddi aldım sizler maşallah gırgırına konuşuyorsunuz. Herhalde biraz magazin biraz sohbet biraz eğlence olsun diyorsunuz. Bunlara bizlerin vakit yok, bizim forumunuza katılmamız bu anlamda ilk ve by seviyede olursa belki de son olabilir. - - - OTURANBOĞA Yani buna biz de görüş belirtmeliyiz tabii, ama esasında bunun cevabını bulma işi SOSYOLOG olan Seyyar hocaya, disiplinlere/akademisyenlere düşer. Bir profesör çıkıp da "öneri" diye böylesi şeyler söylerse, saygısızlık etmek istemem ama, bence komik olur. Bu öneriyi ancak "Oflu Hoca" yapabilir, profesör olmaya gerek yok! Cevap Ben sosyolog değilim, genel anlamda sosyal bilimci özelde sosyal politika uzmanıyım. “Oflu Hoca” takıntısından vazgeçin lütfen ve bizleri bu yolla tahkir etmeyiniz. Bu gayri ciddi tavırlarınızdan dolayı hiçbir sosyolog veya sosyal bilimci sizlerin sorunlarıyla ilgilenmez. Bundan sizler sorumlu olursunuz. Kendi kalenize gol atmayınız. - - - OTURANBOĞA “gerek masturbasyon gerek -kadın ya da erkek- fahişelerle bunu bir hakaret olarak kullanmadığımı anlıyorsunuzdur sanırım gerekse her kimi istiyorsa onunla birlikte olma yollarının açık olması bence en önemli ve özgürlükçü yöntemdir. Yani kimse kimin-kiminle ne yaşadığı hakkında söz söyleme hakkını kendinde görememelidir!” Cevap Elbette nasihatler fayda vermezse kişi, istediğini yapmakta hürdür. Cinsel özgürlük düşüncelerinizi daha da ileri götürebilirsiniz, aile mefhumunu, sadakati, manevi sorumluluklarımızı bir yana bırakarak nefsimizin istediklerine bütünüyle boyun eğerek, sınırsız bir cinsel özgürlüğü savunabilirsiniz ve toplumsal değerlerden de çekinmiyorsanız uygulayabilirsiniz de. Türkiye’de en yakın akrabaları tarafından kandırılarak, aldatılarak cinsel istismara uğrayan ve gebe bırakılan zihinsel özürlü kızların durumunu düşündüğümde cinsel özgürlük anlayışının vahim boyutları aklıma gelmese cinsel özgürlük edebiyatına ben de inanmaya başlayacaktım. Sonuç olarak şunları söyleyebilirim Meşru dairede cinsel özgürlüğe evet, ama meşru dairede. Meşruiyetin ne olduğunu siz düşünün. - - - Kuyucak Olaya dini ritüellerden bakan hele hele engelli sorunlarına ÇAĞDAŞ çözüm bulmakla yükümlü kişilerin bile nerelere varabildiğinin en somut göstergesidir bu olay.. ÇAĞDAŞ olmanın ilk ve tek şartı, sorunlara evrensel bakabilmektir.. Ben şu dinsel açıdan bakıyorum dediğiniz anda, hocanın kötüsü nasıl insanı dinden çıkarırsa.. Aynı şey işte.. Cevap Dindar ailelere cinsel eğitim konusunda nasıl çağdaş ve evrensel nitelikli tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Yoksa çağdaşlıktan din dışı bakışımızı mı ve önerilimizi mi geliştirmemizi istiyorsunuz? Bu gibi önerileri lütfen Çağdaş olan bilim adamlarından isteyiniz. Özürlüler konusunda çağdaş çalışmalar yapan bilim adamları varsa biz de onların değerli bilgilerinden yararlanalım. Doğrusu merak ediyorum, madem ki dinî içerikli cinsel tavsiyeler size göre değil o halde çağdaş cinsel tavsiyelerin içeriğini bir görelim de milletimiz bunları dolayısıyla bu bilim adamları da tanısın. - - - - OTURANBOĞA Abdest almanın suyla temas etmek dışında hiç bir yararı yoktur, olamaz. Yani olduğuna inanabilirsiniz tabii, ama "vardır" demek sahiden anlamsız olur. Cevap Bu mantıkî silsile ile düşünmeye devam edecek olursak, namaz kılmanın da fiziki hareket yapmanın dışında hiçbir faydası yoktur, olamaz da, tabi inanabiliriniz ama manevi faydası vardır demek hakikaten anlamsız olur. Ben böyle düşünüyorum, çünkü namaz kılmadığıma göre veya namazdan manevi haz almadığıma göre bu böyledir, dolayısıyla namaz kılanlar boşuna namaz kılıyor. Oruç da böyledir, aç kalmanın veya perhizin ötesinde hiçbir fizyolojik faydası yoktur. Zekat vermekte böyledir bazı fakirlere faydası dokunuyorsa da haddizatında hiçbir anlamı yoktur, çünkü din emrediyor, yani din ne emrediyorsa kuşku ile bakmakta fayda vardır, Belki haşa Kuran’ın da bu anlamda bize hiçbir faydası yoktur çünkü birçok yasakları vardır, mesela faizi yasaklıyor gayri meşru cinsel ilişkileri yasaklıyor, bunlar benin nefsime ağır geliyor, ben nefsani ve cinsel özgürlüklerden yanayım, Kuran ve Sünnet bunları yasaklıyor, bizi sorumlu olmaya davet ediyor, bu çok zor bir iştir, yükümlülüklerden hoşlanmam, özgürlüklerden yanayım, o halde dinin de yasaklar getirmek dışında bir faydası yoktur. O halde dinsiz olmak daha faydalıdır………Kardeşimizin dinî inançları ve yaşantısı zayıf olabilir ama dinî hakikatleri hafife alması inançlı kesimi rahatsız edebilir. Dinin emrettiklerinde mutlaka bir hikmet vardır, bilim bunları ispatlıyor. SEYYAR NotSanırım tartışmanın merkezinde yer alan SEYYAR'ında kendini savunma hakkı vardır Ellerine sağlık karakaya, değerli zamanını ayırdığın için de ben kendi adıma teşekkür ediyorum. Konu bir şekilde İslamiyet ve din olunca nedense tüyleriniz diken diken oluyor zeki gibi görünüyorsunuz ama önyargılarınızla tıkanır kalırsınız Sayın hocam, O halde izin verirseniz önce sakatların cinsel yaşamda karşılaştıkları sorunlar’ deyince neyi anladığımı, neyi sorun olarak gördüğümü, ve çözümün de hangi minvalde olması gerektiğini düşündüğümü çok kısaca ifade etmeye çalışayım. Bunu yaparken sizin makalenize eleştirel yaklaşmaya çalışacağım... Sakatların cinsel yaşamda karşılaştıkları sorunlar’ deyince ne anlıyorum? Her şeyden önce bir cinsel yaşamın olamamasını sorun olarak görüyorum. Yapmak isteyip de yapamamanın, önlerine aileleri-toplum-devlet-din ve hatta sosyolojik süreçlerle zihinlerinin dizginlenmesi/baskı altına alınması sonucu kendileri tarafından engeller konulmasının, duygulara/eyleyişlere gem vurulmasının çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Hatta hiç uzatmadan söyleyeyim Yaşam boyunca arzulamaya karşın –her ne sebeple olursa olsun- tek bir bedene dahi dokunmadan/sevişmeden yitip gitmenin büyük bir sorun olduğunu; ve bu engellerin hepsinin sorunsallaştırılıp, sonunda bireyin özgürlüğüne kavuşması gerektiğini düşünüyorum. Yani benim için cinsellik “şehvani duyguların kontrol altına alınması”, “ cinsel disiplinin kolaylaştırılması” ve “kan dolaşımının boy abdesti sayesinde düzene girmesi” değil, bir bedene dokunmak, haz alıp/vermektir. Gerçi siz de zihinsel geriliği olanlar dahil herkesin cinselliği yaşaması gerektiğini söylüyorsunuz... Ama varolan toplumsal gerçekler ve sakatların evlenme konusunda yaşadığı sorunlar ortadayken, onları sadece-evlilik-olduğunda-cinsel-ilişkide-bulunmaya itmek, onları imkânsız-cinselliğe mahkûm etmektir. Pekii, bu imkânsız-cinsellik, sakatların cinsel yaşamda karşılaştıkları sorunlar’a bir çözüm müdür? Sanmıyorum. Makalenizde mastürbasyon için, “kendi kendine tatmin araçları da, insanlar üzerinde alışkanlık yapabileceğinden, aile hayatı içindeki gerçek cinsel ilişkileri de olumsuz yönde etkilemektedir” diyorsunuz. Yani mastürbasyon da yapılmamalıdır? Yani sakatlara evliliğin dışında bir öneride bulunmadığınız gibi, mastürbasyonu da yapılmaması gereken bir şey olarak görüyorsunuz. Bir yandan “cinsellik, her insan için aynı derecede önemli bir ihtiyaçtır” deyip, öte yandan bütün çıkış noktalarını kapatmak, bir tezat değil midir? Ne yapacak bu insanlar? “Cinsel enerjileri kültürel ve sportif faaliyetlere yönlendirme”k bu insanları ne kadar oyalar? Son olarak, linkini verdiğiniz ve altında sizin de imzanız bulunan makalede yer alan, “Toplumdaki cinsel tabular nedeniyle bireyin yeterince bilgilendirilmemesi, bu konudaki soruların geçiştirilmesi ve “ayıp” konular olarak kabul edilmesi önemli bir sorun dur” saptaması, bence sizin makaleniz için de pekala söylenebilir. Çünkü makalenizde, “evlenin” ve “yanlışlıkla boşalırsanız abdest alın”, "masturbasyon yapmayın" önermelerinin dışında cinselliğe dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. “Millî kültürümüze ve ruh sağlığına uygun cinsel tavsiyeler” sadece bunlardan ibaretse, vay halimize. Bu da, başlığı “Türkiye’de Zihinsel Özürlüler ve Cinsellik Eğitimi” olan makaleyi eleştirmek için bence yeterli bir sebeptir. Ve “ikiyüzlülük”, “maluliyet” dediğim de, bu her şeyi söylediğini söyleyip, aslında hiçbir şey söylememeye bir eleştiridir Yani bu söz elbette ki şahsınıza değil, metodolojinize söylenmiştir. Eğer hakaret olarak anlaşılacak şekilde ifade etmişsem, özür dilerim Kısa kısa “Batı’da cinsel istismarcılık alanında en çok engelli insanların sömürüldüğünü düşünecek olursak...” “ %99’u Müslüman olan” Türkiye’de bu istismar olmuyor mu? “Diğer taraftan kişinin cinsel tecrübe edinebilmesi veya cinsel doyuma - tatmine erişebilmesi yönünde tavsiye edilen evlilik dışı cinsel ilişkiler, zannedildiği gibi kişinin cinsel mutluluğuna da katkı sağlamamaktadır.[...] uzun vadede kişinin psiko-sosyal sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir” Bunu neye dayandırıyorsunuz hocam? Ben gayet mutluyum mesela Milyarlarca insan da gayet mutlu... Böylesi bir haz yaşayınca değil, yaşamayınca “psiko-sosyal sağlığın olumsuz yönde etkile”neceğini düşünüyorum. “Şunu da ayrıca belirtmekte fayda vardır ki, hangi gerekçe ile savunulursa savunulsun, evlilik öncesi veya sonrası için teşvik edilen özgürleştirilmiş cinsel hayat, hem toplumsal ahengi bozmakta, hem de fuhşun yayılmasına yol açmaktadır.” Bunu ispatlayan akademik çalışmaları çok merak ediyorum doğrusu? “Türkiye’de en yakın akrabaları tarafından kandırılarak, aldatılarak cinsel istismara uğrayan ve gebe bırakılan zihinsel özürlü kızların durumunu düşündüğümde cinsel özgürlük anlayışının vahim boyutları aklıma gelmese cinsel özgürlük edebiyatına ben de inanmaya başlayacaktım” Afedersiniz ama, o haltı yiyen Müslüman ve “güvenilir” dangalağın yaptığı şeyle, “cinsel özgürlük”ün ne ilgisi var? Böyle kolaysa, o zaman ben de kötü emsalleri örnek verip, o kişinin Müslümanlığından girip, “.... Müslümanlık edebiyatına ben de inanmaya başlayacaktım” diyebilirim; değil mi? Kaldı ki o dangalak cinsel özgürlük olduğu için değil, olmadığı için önündeki “fırsatı” değerlendirmiştir büyük ihtimalle. “Gusül, insanın fizyolojik ve psikolojik sağlığına son derece önemli katkılar sağlamaktadır. Cünüplüğün vücutta meydana getireceği yorgunluk ve gevşeklik gusül ile giderilmektedir. Bunun sebebi, kan dolaşımının boy abdest’i sayesinde düzene girmesidir” Gusül ya da namaz abdestinin banyo yapmak veya suyla temas etmekten farklı olarak fizyolojik bir yararı olduğunu mu söylüyorsunuz hocam? Psikolojik derseniz, amenna. İnanan kişi zaten Allah huzurunda hissettiği için, abdest almasına da gerek olmaksızın her an bir şuhu yaşayabilir. Ama bunu “abdestin fizyolojik faydaları” olarak mistisize ederseniz, bence bunu bilim insanı olarak açıklamanız çok zor olur. Ya da, abdest almanın, suyla temas etmenin diğer şekillerinden fizyolojik olarak ne tür bir farkı olduğunu açıklarsanız, bizler de öğrenmiş oluruz? Abdest almanın suyla temas etmek dışında hiç bir yararı yoktur, demem buna işaret etmek içindir. Bunu söylediğim için dini hafife almış ve sizin yürüttüğünüz mantık çerçevesinde hareket etmiş mi oluyorum? Tabii ki hayır. Tıpkı sizin her makalenizde dini pencereden görüşlerinizi paylaştığınız gibi yani her yolu İslam’a çıkardığınız gibi, ben de görüşlerimi paylaşıyorum. Bu da gayet doğal. Saygılarımla Not Makalenizin başlığında “İslam açısından” ibaresi olsaydı, inanın bu eleştirilerimi bambaşka bir içerikle yapardım.“Dinen evlilik dışı ilişki yasaktır” Nokta. O zaman, “neden bunlar yok” demezdim en azından. Not Not “Cinsiyetlerine uygun davranış” konusuna girmemeyi tercih ediyorum. Çünkü biliyorum ki cinsel kimlikler/yönelimler konusunda aynı noktaya varmamız imkânsız. Not Not Not Bilim insanları sakatlara iyilik olsun diye akademik çalışma yapmazlar. İşleri bu olduğu için, ilgi alanları “o” olduğu için çalışırlar. Ve yine aynı şekilde, akademisyenler birilerine kızıp sakatlık çalışmaktan vazgeçmezler. Aksini düşünerek çalışan bilim insanları varsa, onların sakatlık çalışmasındansa çalışmamalarını yeğlerim. Genellikle yapmam kopyala-yapıştır yöntemini.. Bu sefer şart oldu.. Bu konuda sanki yapılmış hiç çalışma yokmuş gibi göstermeniz hiç hoş değil bence.. Genellikle bilim insanları sizin yaptığınız gibi ''islamcı'' yada ''milli'' koymuyor bilimadamlığının başına.. Sadece fark bu.. Yazarlara, araştırmacılara alışmıştık fakat, bilim adamlarına da alışacağız galiba ''islamcılığın''.. ZİHİN ENGELLİLERİN CİNSEL EĞİTİMİ Benzer makaleler için buraya tıklayabilirsiniz Verdiğiniz linkler tartışma konusunu, en başından beri sorulan soruları cevaplıyor mu? Ya da alternatif bir bilgi kaynağı olabilmiş mi? Makaleler zihinsel engellilerin cinsel eğitimi üzerine kurulmuş; ancak kabul edilen sorunlar için bir çözüm olamamış malesef. Ortada iki devasa sorun var; Birincisi engelli/engelsiz tüm bireyleri kapsayan cinsel tabular; toplumumuzda cinsel tabular nedeniyle bireyin yeterince bilgilendirilmemesi, bu konudaki soruların geçiştirilmesi ayıp konular olarak kabul edilip göz ardı edilmesi yahut da sessizliğin tercih edilmesi önemli bir sorundur. Geç zihinsel engelli veya normal gelişim gösteren tüm bireylere cinsel eğitim verilmeli, bu bir haktan ziyade toplumsal bir ödev olmalıdır. Burada bir sıkıntı olduğunu zannetmiyorum; zira buna karşı çıkan yok! Mesele eğitimin verilmesi değil ama doğru ama yanlış bütün ebeveynler bir şeyler vermeye çalışıyor, topluma katmaya çalıştığı çocuğuna.. artık kendi elinde ne varsa.. İkincisi özellikle zihinsel engellilerde çözüm yolunun olamayışı.. Bu aileler ne yapsın, zihinsel engelli çocuklarının cinsel ilgisinden rahatsızlık duymaktadır; çünkü zihinsel engelli birey bu dürtülerini kontrol edememektedir. İki ucu alev değnek dedikleri bu olsa gerek; bir şekilde bunu bastırtsa çocukta gerginlik sinirlilik ve davranış problemlerine sebep olacak. Olduğu gibi bıraksa birey kendini kontrol edemeyebileceğinden bu davranışını heryerde sergileyecek ve dolayısıyla cinsel sömürüye maruz kalabilecek ya da yine bu anlamda bir başkasına zarar verebilecek. Mesele çözüm yollarındaki tıkanıklıklar.. Bu ihtiyacı karşılama yolunda hangisini seçerseniz seçin sonundaki tıbbi, ahlaki, sosyal ve , hukuki boyutlarının altından kalkamayacaksınız. Bu nedenle bu dürtünün yine tıbbi bir yöntemle sonlandırılmasını daha doğru buluyorum. Bu hem birey hem de toplum için en doğru karardır diye düşünüyorum. Evlendirilemeyecek ölçüde ağır zihinsel engelliler için

engellilerin sosyal hayatta karşılaştıkları sorunlar ve çözümleri kısaca